Tıbbi Faydaları
Kişiler yaşlanma, kilolarına, cinsiyetlerine ve günlük enerji harcamalarına göre çizelgeler vasıtasıyla saptadıkları gıda ihtiyaçları doğrultusunda günlük tükettiği menülerde azalma veya artıma yapacaklardır. Ömrü uzatmada en büyük etkenin hücre yapımı engelleyici ve toksin bırakıcı etkenlerden kaçınmaktır. Bu bağlamda oruç vücut aç olduğu zaman önce gereksiz toksin ve yağları yaktığı için en önde gelen faktördür ve Avrupa'nın diğer ülkelerinde birçok kliniğin sadece oruçla insanları tedavi ettikleri malumdur.
Alman Doktor Otto Buckinger (1881- 1970) "Oruçlunun hissettiği açlık tedavi safhasının ta kendisidir " demiştir. Hz. Nuh'un tüm sene boyunca, Hz. Davut'un günaşırı, ömrü uzun Bulgar köylüleri ve Hunzalar'ın ise senenin üçte birini oruçla geçirdiklerini bilmekteyiz.
Orucun önemli bir diğer özelliği de en önemli organımız olan vücudumuzun laboratuarı karaciğerimize 15-20 saatlik dinlenme zarfında kendini tamir ederek yenilenme şansını vermesidir. Oruç sonrası önceden belirtilen günlük gıda ihtiyacımız dengeli bir şekilde alınacaktır. Bilisel veriler doğrultusunda önce yenecek meyve, salata ve sebze midede 15-20 dakika gibi çok az bir süre kaldıktan ve bağırsaklarda sindirildiği için ardından yenilecek ve sindirimi midede gerçekleşen proteinli gıdalarla karışmayacak böylelikle mayalanma, ekşime ve gaz gibi rahatsızlıkların önüne geçilecektir.
Orucun kilo kontrolü, kan yağlarının düşürülmesi ve sindirim sisteminin dinlenmesine yönelik yararları biliniyor. Diğer yandan, bunlar tam açlık ve diyetle sağlanamıyor. Tam açlık ve sıkı diyetlerin yan etkileri fazladır; zira yeterli enerji alımı olmadığından negatif enerji dengesi söz konusudur. Oruçta ise -iftar ve sahurda aşırı yememek kaydıyla- optimum bir enerji dengesi vardır. Bu da faydalarının organizmaya zarar vermeden elde edilmesini sağlıyor. Genellikle bir veya birkaç besin öğesinden mahrum kalma prensibi üzerine oturan zayıflama amaçlı diyetlerden farklı olarak oruç fıtrîdir, helâl yiyeceklerde bir kısıtlama yoktur. Normal, sağlıklı, hatta istisnalar dışında rahatsız bir bünye için orucun vücut üzerinde zararlı bir etkisinin olmadığı birçok tıbbî araştırma ve incelemeler neticesinde açıklık kazanmış, ispatlanmıştır.
Sosyal Değişiklikler
Suç oranlarının ramazan ayında azaldığı saptanmıştır. Oruç tutanlarda huzur ve sükûnet hali ön plana çıkar. Sinirli ve taşkın hareketlerin azalmasında fizyolojik bir mekanizmanın da payı olduğu düşünülmektedir: Kan şekerinin yükselmesine aşırı cevap veren insülin karşıtı sistemin oluşturduğu ‘reaktif hipoglisemi’ diye bilinen, stresli bir tablo, oruç tutan bir insanda gelişmez.
Oruçluyken tartışmak bile yasaklanmıştır; bu da kişisel düşmanlık hisleri ve gerilimi minimum düzeyde tutar. Bunalımı doğuran şey beklentidir. Tartışma beklentisi olmazsa gerilim azalır. Cinsel beklentiler olmadığında başıboş şehvet hisleri ortaya çıkmaz. Helâl olan gıdadan bile ümidini en azından yarım gün kesebilen “insan”, harama dair düşüncelerden ve beklentilerden uzaklaşmak için bulunmaz bir fırsata kavuşur. İşte o nimet; oruçtur. Peygamberimiz: “Oruç, sabrın yarısıdır.” buyurmuşlardır.