İmam Hasan (a.s)’ın Makamı
Resulullah ( s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Hasan ve Hüseyin kıyam etseler de etmeseler de İmamdırlar.” [1]
Resulullah ( s.a.a) buyurmuştur ki:
“Hasan ve Hüseyin, benden ve babalarından sonra yeryüzü halkının en üstünleridirler;
anneleri de yeryüzündeki kadınların en üstünüdür.” [2]
Yine Resulullah ( s.a.a) buyurmuştur ki:
“Hasan’a gelince; o benim oğlum, evladım, bedenimin bir parçası, gözümün nuru, kalbimin ışığı ve ciğerimin meyvesidir. O, cennet gençlerinin efendisi ve Allah’ın ümmete olan hüccetidir; onun emri benim emrim ve onun sözü benim sözümdür. Ona tabi olan bendendir, ona karşı gelen ise benden değildir. Ben ona baktığımda, benden sonra onun başına gelecek olan zulüm ve musibetleri adeta görür gibiyim. Durum böyle devam edecek, nihayet zulüm ve haksızlıkla zehirletilerek öldürülecektir; o zaman melekler ve yedi göğün ehli onun ölümüne ağlayacak; her şey, hatta gökte uçan kuşlar ve denizdeki balıklar bile ona ağlayacaklar.” [3]
İmam Hasan (a.s)’ın Siyadeti
Resulullah ( s.a.a) buyurmuştur ki:“Hasan, cennet gençlerinin efendisidir.” [4]
Yine Resulullah ( s.a.a) buyurmuşlardır ki:
“Kim cennet ehlinin gençlerinin seyyidine (efendisine) bakmak istiyorsa, Hasan bin Ali’ye baksın.” [5]
İmam Hasan (a.s)’ın Sevgisi
Resulullah ( s.a.a) buyurmuştur ki:“Allah’ım, ben Hasan’ı seviyorum; sen de onu ve onu seveni sev.” [6]
Yine Resulullah ( s.a.a) buyurmuşlardır ki:
“Hasan ve Hüseyin, benim oğlumdurlar; onları seven beni sevmiştir; beni seveni de Allah sevmiştir; Allah da sevdiğini cennete götürür. Onlara buğz eden bana buğz etmiştir, bana buğz edene de Allah buğz etmiştir; Allah da kendisine buğz ettiği kimseyi cehenneme sokar.” [7]
İmam (a.s)’ın Siması
Ahmed bin Muhammed el-Muğiyrî şöyle diyor:
“İmam Hasan bin Ali (a.s); kıvırcık saçlı, beden yapısı güzel ve gür sakallı idi.”[8]
Vasıl bin Ata diyor ki:
“Hasan bin Ali (a.s)’ın siması peygamberleri, azamet ve parlaklığıysa padişahları andırıyordu.”[9]
İmam Hasan (a.s)’ın İbadeti
İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Hasan bin Ali (a.s), kendi zamanındaki insanların en abidi, en zahidi ve en üstünü idi. Namazadurduğunda, kendini Allah’ın huzurunda gördüğünden dolayı bedeni titriyordu. Cennet ve cehennemi hatırladığında, yılan sokmuş kimse gibi mustarip oluyordu. Allah’tan cenneti istiyordu ve cehennem ateşinden O’na sığınıyordu. Allah’ın kitabından “Ya eyyuhellezine amenu” (Ey iman edenler...) ayetini okuduğunda; “Lebbeyk Allahumme lebbeyk” (Allahım emrine hazırım) diyordu. Her halinde Allah’ın zikri ile meşgul olduğu görülüyordu.” [10]
İmam Hasan (a.s)’ın Haccı
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Hasan bin Ali (a.s) yaya olarak yirmi beş defa hacca gitti; iki defa malının yarısını Allah yolunda bağışladı.” [11]
İmam Zeyn’ul Abidin (a.s) da buyurmuştur ki:
“Hasan bin Ali (a.s), hacca gittiğinde yaya olarak gidiyordu; birçok defa da ayak yalın gitmiştir.” [12]
İmam Hasan (a.s)’ın Ağlaması
İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) bu hususta şöyle buyurmuştur:
“Hasan bin Ali (a.s), ölümü ve kabri hatırladığında ağlıyordu, haşr-u neşri (dirilmeği) hatırladığında ağlıyordu, sırat köprüsünden geçmeği hatırladığında ağlıyordu, amellerin Allah Teala’ya sunulmasını hatırladığında kendisinden geçerek bayılıyordu!” [13]
Sakalını Boyaması
İbn-i Haris şöyle diyor:
“İmam Hasan’la İmam Hüseyin’in (Allah’ın selamı onların üzerine olsun) kına ve çivit otuyla saç ve sakallarını boyadıklarını gördüm.”[14]
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:“Hasan bin Ali (a.s), siyah renkle sakalını boyuyordu.”[15]
Malını Bölmesi
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Hasan bin Ali (a.s), bütün malını, hatta ayakkabı, elbise ve dinarlarını bile üç defa Allah ile böldü (O’nun yolunda verdi).”[16]
Namaz Elbisesi
Ebu Hayseme diyor ki:
“Hasan bin Ali (a.s) namaza durduğunda, en güzel elbiselerini giyerdi. Kendisine: “Neden en güzel elbiselerinizi giyiyorsunuz?” diye sorduklarında: “Allah güzeldir, güzeli de sever.” buyuruyorlardı.”[17]
Güzel Konuşması
Umeyr bin İshak diyor ki:
“Bence, Hasan bin Ali (a.s)’dan daha güzel konuşan birisi yoktur; öyle ki o konuştuğu zaman, sözünün sona ermesini ve susmasını istemiyordum; ben kesinlikle ondan çirkin bir söz duymamışımdır.”[18]
Alçak Gönüllülüğü
Kaşanî diyor ki:
“Dilenciler yol üzerinde oturup önlerindeki az bir yemekle meşgul iken İmam Hasan (a.s) onların yanından geçtiğinde: “Ey Resulullah’ın torunu! Buyurun yemek yiyin” diyerek İmam (a.s)’ı yemeğe davet ettiler. İmam (a.s) da bineğinden inerek oturup onlarla birlikte yemek yedi ve sonra: “Allah müstekbirleri (kibirlenenleri) sevmez” buyurdular.”[19]
Kunuttaki Duası
İmam Hasan (a.s)’ın kendisi şöyle diyor:
“Ceddim Resulullah (s.a.a) bana bir takım sözler öğretti. Ben onları vitir namazının kunutunda okuyorum. O sözler şunlardır:
“Allah’ım, beni hidayet ettiğin kimseler arasında hidayet et; afiyet verdiğin kimseler arasında bana da afiyet ver; bana bağışlamış olduğun şeyleri, benim için mübarek (bereketli) kıl.”[20]
Cennetle Cehennemi Hatırladığında...
İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) buyurmuştur ki:
“Hasan bin Ali (a.s) cennet ve cehennemi hatırladığında, yılan ısırmış gibi kıvranıyordu ve Allah Teala’dan cennet talep ediyor ve cehennem ateşinden de O’na sığınıyordu.”[21]
Muhtaçlara Yardımda Bulunması
Bir rivayette şöyle nakledilmiştir:
“İmam Hasan (a.s)’ın, bir ihtiyaç hususunda kendisine bir mektup verilip de o mektubu veren adama: “İhtiyacın karşılanmıştır” buyurmadığı görülmemiştir.
İmam (a.s)’a: “Ey Resulullah’ın oğlu! Keşke mektubuna baksaydınız da ihtiyacı miktarınca cevap verseydiniz!” diyen bir kimseye cevaben şöyle buyurdular:
“Allah-u Teala’nın, onun mektubunu okuyana dek önümde zelil olarak durmasından soru soracağından korkuyorum.”[22]
İmam Hasan (a.s)’ın Hilmi
Resulullah ( s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Hasan’a, hilm ve heybetimi bağışladım; Huseyin’e de, şecaat ve cömertliğimi bağışladım.” [23]
İmam Hasan (a.s) buyurmuştur ki:
“Eğer bir adam, bir kulağımdan sövüp sonra diğer kulağımdan özür dilerse, özrünü kabul ederim.”[24]
İmam Hasan’ın Bağış ve Cömertliği
Bir gün İmam Hasan (a.s), Mescid’ül- Haram’ın kenarında bir adamın; “Allah’ım bana 10 bin dirhem ver” dediğini duyunca, hemen eve dönüp o miktar parayı ona gönderdi.[25]
Enes şöyle diyor:
İmam Hasan’ın cariyelerinden birisi bir demet gül ona verdi. İmam Hasan (a.s) o gül karşılığında ona; “Sen Allah rızası için azatsın” buyurdular. Neden böyle yaptın dediğimde; “Allah bizi böyle eğitmiştir” buyurarak şu ayeti okudular: “Size bir ihsan edildiğinde (veya selam verildiğinde), siz ondan daha güzeliyle karşılık verin.”[26]
İmam Hasan (a.s)’ın Sabrı
Muberred ve İbn-i Aişe şöyle diyorlar:
Şam halkından olan bir adam, Muaviye’nin kötü propagandası etkisinde kalarak aldanıp Hz. Peygamber’in Ehl-i Beyt’ine düşman olmuştu. Bir gün Medine’ye geldiğinde İmam Hasan (a.s)’ı gördü. İmamın yanına giderek O’na çirkin sözler söylemeye başladı; ağzına geleni O’na söylüyordu. İmam Hasan (a.s) ise şefkat ve merhametle adamın yüzüne bakıyordu. Adam çirkin sözlerini sarf ettikten sonra İmam (a.s) ona selam verdi ve gülümseyerek şöyle buyurdular:
“Ey şeyh (yaşlı adam)! Galiba sen bu şehirde garipsin, hakkımızda yanılmışsın, gerçeği sana yanlış anlatmışlar. Eğer senden razı olmamızı istersen, razı oluruz; eğer bizden bir şey talep edersen veririz; eğer bir yol gösterici istersen seni hidayete yöneltiriz; eğer yükünü taşımak için bizden yardım dilersen, yükünü taşırız; aç isen doyururuz; çıplak isen giyindiririz; ihtiyacın varsa ihtiyacını gideririz; evin yoksa yer veririz; bir isteğin varsa karşılarız; eğer bütün yolculuk eşyanla evimize gelirsen, gidene kadar konuğumuz olursun; biz de şevk ve muhabbetle seni ağırlarız; çünkü bizim geniş bir evimiz ve misafiri ağırlamak için yeterli vesilemiz vardır.”
Şamlı adam, İmam (a.s)’ın sevgi ve şefkatle dolu sözlerini duyunca şiddetle ağladı, söylediklerinden utanç duyarak şöyle dedi: “Senin Allah Teala’nın yeryüzündeki halifesi olduğuna şehadet ederim. Allah Teala, risaletini hangi ailede karar kılacağını daha iyi biliyor. Ey Hasan! Sen ve senin baban benim yanımda, Allah’ın en düşman kulları idiniz; şimdi ise sizler benim yanımda Allah’ın en sevimli kullarısınız.”
Daha sonra yaşlı adamcağız, İmam Hasan (a.s)’ın evine misafir oldu. Medine’de olduğu müddetçe bir misafir gibi ağırlandı ve Ehl-i Beyt ailesinin müritlerinden oldu.[27]
Mervan bin Hakem, sürekli İmam Hasan (a.s)’a eziyet ediyordu, İmam (a.s) vefat edince onun teşyi merasimine katıldı. İmam Hüseyin (a.s) ona; “Sen kardeşimin hayatında elinden geleni ona karşı esirgemiyordun, ama şimdi onun teşyi merasimine katılıp da ağlıyor musun?” diye buyurduğunda, Mervan bin Hakem: “Her ne yaptımsa, sabrı bu dağdan büyük olan kimseye yaptım!” dedi.[28
İmam Hasan’ın Barışının Hikmetleri
Ebu Said Akisa şöyle diyor:
Hasan bin Ali (a.s), Muaviye bin Ebu Süfyan ile barıştığında bir grup halk İmam Hasan (a.s)’ın huzuruna vararak Muaviye ile barış yaptığı için onu kınadı. İmam (a.s) bundan dolayı şöyle buyurdular:
“Yazıklar olsun size! Siz ne yaptığımı bilmiyorsunuz. Allah’a and olsun ki, yaptığım iş Şialarım için, güneşin üzerine doğup battığı şeylerden daha hayırlı idi. Acaba İmamınız olduğumu, bana uymanızın farz olduğunu ve Resulullah’ın açık hadisiyle cennet gençlerinin efendilerinden biri olduğumu bilmiyor musunuz?”
Halk cevaben;”Evet biliyoruz” dediler.[29]
İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki:
“Allah’a and olsun ki, Hasan bin Ali (a.s)’ın yaptığı iş, bu ümmet için güneşin üzerine doğduğu şeylerden daha hayırlı idi.” [30]
İmam Sadık (a.s) da buyurmuştur ki:
“Bilin ki, Hasan bin Ali (a.s) ihanete uğrayıp insanlar etrafından dağıldığında işi Muaviye’ye bıraktı; derken aşırı giden ve bu barıştan öfkeli olan Şiiler İmam’a; (Aleyk’es- selam ya muzill’el- muminin” (Sana selam ey müminleri zelil eden) diye selam veriyorlardı.
İmam (a.s) da cevaben; “Ben müminleri zelil eden değil, aziz edenim. Sizin onlara karşı savaşmaya gücünüz olmadığını görünce, canınızın korunması için böyle yaptım. Nitekim o alim (Hz. Hızır), fakirlerin gemisini (sahiplerine kalması ve düşmanların eline geçmemesi için) deldi. Ben de kendi canımı ve sizlerin canını korumak için böyle yaptım.” diyordu.” [31]
İmam Hasan (a.s)’a Ağlamak
Resulullah ( s.a.a) buyurmuştur ki: “Kim Hasan’a ağlarsa, gözlerin ağladığı gün onun gözü ağlamaz (veya gözlerin kör olduğu gün onun gözü kör olmaz.)” [32]
İmam Hasan (a.s) İçin Mahzun Olmak
Yine Resulullah ( s.a.a) buyurmutur ki:
“Kim Hasan için mahzun ve kederli olursa, kalplerin mahzun olduğu gün (kıyamet günü), kalbi mahzun ve kederli olmaz.” [33]
İmam Hasan (a.s)’ın Ziyareti
Resulullah ( s.a.a) buyurmuşlardır ki:
“Kim onu (Hasan’ı) Baki mezarlığında ziyaret ederse, ayakların sırat köprüsünden kaydığı gün onun ayağı kaymaz.” [34]
İmam Bakır (a.s) da buyurmuştur ki:“Hüseyin bin Ali (a.s) her Cuma akşamı, Hasan (a.s)’ın kabrini ziyaret ederlerdi.” [35]
İmam Sadık (a.s) da buyurmuştur ki:
“İmam Hüseyin (a.s), Resulullah ( s.a.a)’e; ‘Sizi ziyaret edenin mükafatı nedir?’ diye sorduğunda şöyle buyurdular: “Oğulcağızım, kim beni -hayatımda veya ölümümde-, babanı, kardeşini veya seni ziyaret ederse, kıyamet günü onu ziyaret etmem ve onu günahlarından arındırmam benim üzerime bir borç olur.” [36]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] - İlel’uş- Şerayi, c.1, s.211.
[2] - El-Uyun-u Ahbar’ur- Rıza, c.2, s.62.
[3] - Emali-yi Saduk, s.100.
[4] - Tezkiret’ul-Havass, s.212.
[5] - Kenz’ul-Ummal, c.12, s.116.
[6] - a.g.e. c.12, s.124. Sünen-i İbn-i Mace, c.1, s.51.
[7] - Kenz’ul-Ummal, c.12, s.120. Sünen-i İbn-i Mace, c.1, s.51.
[8] - Keşf’ul-Ğumme, c.1, s.548.
[9] - Menakıb, c.4, s.9.
[10] - Emali-yi Saduk, s.150.
[11] - Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c.4, s.14.
[12] - Emali-yi Saduk, s.150.
[13] - a.g.e. Bihar, c.43, s.331.
[14] - Mucem’ul-Kebir-i Taberanî, c.3, s.98.
[15] - Mucem’ul-Kebir-i Taberanî, c.3, s.22, H. 2535.
[16] - Vesail’uş- Şia, c.8, s.55.
[17] - Bihar, c.83, s.175, H. 2.
[18] - Nezm-u Durer’us- Simtayn, s.201.
[19] - Mehaccet’ul-Beyza, c.4, s.33.
[20] - Mucem’ul-Kebir, c.3, s.73, H. 2703.
[21] - Emalî-yi Saduk, s.150; Bihar, c.43, s.331.
[22] - Nezm-u Durer’us- Simtayn, s.196.
[23] - Kenz’ul-Ummal, c.12, s.117.
[24] - Mülhakat-ı İhkak’ul-Hak, c.11, s.116.
[25] - Bihar’ul-Envar, c.43, s.342.
[26] - a.g.e. s.343.
[27] - Bihar, c.43, s.344.
[28] - Tarih’ul-Hulefa, s.191.
[29] - Kemal’ud- Din, c.1, s.316. Kifayet’ul-Eser, s.225.
[30] - Kafi, c.8, s.330.
[31] - Tuhaf’ul-Ukul, s.635.
[32] - Emali-yi Saduk, s.101.
[33] - a.g.e.
[34] - Emali-yi Saduk, s.101.
[35] - Kurb’ul-Esnad, s.139,H. 492.
[36] - Kamil’uz- Ziyarat, s.11.