Hamt alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur Allah'ın salatı ve kamil selamı onun Peygamberi efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.a) ve O'nun soyuna olsun.
-Ey Allah'ım kendin ve dinin için, Seçkin ve Halis kıldığın dostların hakkında uyguladığın takdirin hususunda sana hamt olsun. Sen kendi katında (yanında) olan zevalsız, kalıcı nimetlerini onlara ayırdın (layık gördün) Ama bu nimetler vermenin karşılığında alçak dünyanın rutbe ve makamlarına, yaldız ve süslerine aldırış etmeyip, zühtedecekleri hususunda onlardan söz aldın, Onlarada bu hususta sana söz verdiler ve sen onların vefalı olduğunu bildiğin için onları kabul ettin ve kendine yaklaştırdın ve onların isimlerini, zikirlerini yücelttin ve övgülerini aşikar edip yaydın, mekkelerini onlara indirdin ve onlara vahyinle ikramda bulundun, ilminle onları üsütn kıldın ve onları kendine ulaşmanın ve rızanı kazanmanın vesilesi kıldın.
Bazılarını(1)çıkarıncaya'dek cennetinde yerleştirdin, Bazısını(2)gemide taşıdın ve kendi rahmetinle onu ve onunla beraber iman edenelri helak olmaktan kurtardın. Bazısınıda(3) kendin için dost edindin, O ise sonradan gelen ümmetlerde kendisinebir lisani sıdk istedi ve sen icabet ederek onu yüce makama ulaştırdın. Bazılarıyla(4) bir ağaç vasıtaısyla konuşturn, kardeşini ona destek ve yardımcı kıldın. Bazılarını(5) babasız dünyaay getirdin, Ona ufacık nişanelerini verdin ve Ruhul Gudüs (temiz bir ilahi Ruh) ile destekledin, Bunlardan her birine bir şeriat ve bir açık yol koydun ve onalra vasiler seçtin; Bu peygamber ve vasiler belirli sûreler için dinin koruyuculuğunu üstlenmiş veonu ayakta tutmuşlardır.
Bunları kullarına hüccet olarak ve hakkın sarsılmaması ve batılın hak taraftarlarına galip olmamaları ve kimse niye bize korkutucu bir Resul göndermedin ve hidayet edici bir nişane dikmedin'de biz yolumuzu şaşırıp zillet ve bedbahtlığa düçar olmadan senin nişanelerine tabi olaydık dememesi için gönderdin, Ta ki sıra senin seçkin kıldığın Habibin Muhammed (s.a.a) geldi. O senin bepenmiş olduğun gibi yaratıklarının efendisi ve seçkin kıldığın kullarının en üstünü ve beğendiklerinin en faziletlisi ve güvendiklerinin en kerametlisi idi bu yüzden onu tüm peygamberlerinden öne geçirdin ve onu cin ve insanların bütününe mebus kıldın ve alemin doğusuyla, batısıyla her yanını onun peygamberliğinin fermanına soktun.
Burakil (Gök aleminde seyretmek vesilesini) onun emrine verdin ruhunu göklere çıkardın ve bütün yaratıkların olmuşların ve olacakların ilmini ona verdin sonrada ona düşmanlık edenlerin kalbine korku salarak ona yardım eyledin ve Cebrail, Mikail ve yüce makamlı olan meleklerinle onu muhafaza eyledin ve müşrikler istemesede dinin bütün dinlerden üstün kılacağını vaad ettin. Bu vaadini peygamberi (kendi ailesiden ayrılıp Mekke'den hicret ettikten sonra tekrar onu ailesininde bulunduğu doğruluk yuvasına(6) fetihle geri döndererek gerçekleştirdin. O evi Mekke şehrindeki insanlar için yapılmış alemlere hidayet vesilesi olan mûbarek bir yer kıldın, o ev de apaçık nişaneler ve ibrahim'in makamı vardır. Kim o eve girerse emniyette ve emanda olur ve bu yurdunki, "elbette ki Allah siz ehl-i beyt'ten her kötülüğü gidermek ve sizleri tertemiz kılmak ister" Yine Muhammed (s.a.a) peygamberliğinin mükafatı olarak "Ehl-i Beyt'i sevmek olduğunu" Kur'an da açıkladın ve şöyle buyurdun: Deki ey Resul ben, sizden yakınlarımı (Akrabalarımı) sevmekten başka bir mükafat istemiyorum ve yine Kur'an'da: Benim, sizden Peygamberliğimin mükafatı olarak bir şey istiyorsam, o da yine sizler içindir. (kendi yararınızadır).
Yani (Ehl-i Beyt'imi sevmek, sizleri saadete kavuşturur) diye söylemesini emrettin ve buyurdun ki, "Sizden peygamberliğim için bir karşılık istemiyorum sadece o kimse ki Rabbine doğru bir yol alıyor." Böylece onları (Ehl-i Beyt) sana ulaşmak için yol ve rızana ulaşmak için vesile kıldın. Öyle ki: Onun (Peygamberin) ömrünün günleri sona erince velisi Ali ibn-i Ebu Talib (a.s) hidayetçi olarak tayin ettin. Çünkü Peygamber korkutucu idid ama her kavmın bide hidayetçisi vardır. Resulullah (s.a.a) halk önünde toplu olarak bulunduğu bir halde buyurdu'ki, "Ben kimin mevlası isem Ali'de onun mevlasıdır. Ey Allah'ım onunla dost olanla dost ol, Ona düşman olana düşman ol! Ona yardım edene, yardım et, ve Onu yanlız bırakanı yanlız bırak!
-Yine buyurdun ki: Ben kimin Peygamberi isem Ali onun Emiri (önderi) dir. Ve yine buyurdun ki: Ben ve ali, bir Ağaçtanız ama diğer insanlar ayrı, ayrı ağaçtandır. Ve yine Resulullah (s.a.a) kendine nisbet Ali'nin (a.s) Harun'un, Musa'ya (a.s) olan nisbetinin aynısı olduğunu bildirerek Hz. Ali'ye (a.s) hitaben şöyle buyurmuştur: "Senin bana göre menziletin Harun'un, Musa'ya olan menzileti gibidir, sadece ben'den sonra peygamber yoktur." Yine kendi, Alemlerin en üsütnü olan kızıyla onu evlendirdi, kendine mescidinde helal olanı onuda helal eyledi ve onun kapsından başka mescide açılan bûtûn ev kapılarını kapattı. Sonra ilmini ve hikmetini ona teslim ederek buyurdu ki Ben ilmin şehri ve ali onun (o şehrin) kapısıdır. Kim hikmet şehrine gelmek isterse o kapıdan gelsin ve yine buyurdu ki: Sen (Ey Ali) benim kardeşim, vasim, varisimsin. Senin etin, benim etimdendir. Senin kanın, benim kanımadnadır. Senin barışın, Benim'de barışımdır. Senin harbin, Benim harbimdir, ve Benim etimle, kanım imanla yoğrulduğu gibi senin etinle kanın imanla yoğrulmuştur.
-Yanın mahşerde Kevser havuzunun başında benim halifemsin; sen, benim borçlarımı ödeyen ve Vadelerimi gerçekleştiren sensin. Senin Şiaların nurdan minberler üzerinde yerleşmiş (oturmuş) yüzleri ak olarak cennette benimle yan, yana yer alırlar; Onlar benim komşularım olurlar. Ey Ali (a.s) eğer sen olmasaydın benden sonra müminlerin kimler olduğu belli olmazdı. Böylece Ali (a.s), Resulullah'dan (s.a.a) sonra ümmeti zelaletten kurtaran bir hidayetçi ve körlüğü önleyen nur idi. O ümmet içerisinde Allah'ın sapasağlam ipi ve dosdoğru yolu (Sıratılmustagim) idi. Kimse Peygambere akrabalığı, dinde önceliği yönünden ondan öne geçemez. Hatta hiç bir fazilet menkibesinde kimse ona ulaşamazdı. O Peygamber'in (s.a.a) adımının yerine, adım koyuyor ve (Kur'an-ın) tevili üzerine (munafıklarla) savaşıyordu. Allah'ın dinini himaye etmek hususunda hiçbir kınayıcının, kınamasına aldırış etmiyordu. Allah için Arabın büyüklerinin kanını döktü ve kahramanlarını yereserdi, azgınlarına boyun eğdirdi. Böylece (müşrik Arapların) Bedir, Hayber, Huneyn ve diğer savaşlarda yüreklerini kin ile doldurdu. (Çünkü bu savaşlarda onların büyükleri Hz. Ali'nin (a.s) kılıcıyla yere serilmiştiler diye onlarda Ali'ye karşı kin besleyerek) ona düşman kesildiler, ona hamle ettiler; O'da mecburen Nakisin (Ahitlerini çiğneyenler) ve Kasitin (Zalimler) ve Marikinle (dinden çıkanlarla) savaşarak onlardan bir çoğunu öldürdü. Sonundada azgınların en azgını ve ilk azgının takipçisi olan (ibn-i mülcem) onu şehid eyledi.
-Hz. Ali'nin (a.s) emrini bir-bir ardınca gelen hidayet imamları hususunda itaat etmedielr onlarla düşmanlığa koyuldular ve Pyegaber'in yakınlarının hakkını çiğnemek ve evlatlarını hilafetten uzaklaştırmak hususunda, Ehl-i Beyt'in hakkına raayet etme hususunda vefalı davranna az bir grup hariç birleştiler. Böylece Ehl-i Beyt'ten niceleri öldürüldüler, Çocukalrı ve Hanimları esir alındılar ve (vatanlarından ve haklarından) uzaklaştırıldılar. Böylece Allah'ın kaza ve kaderi onları mukafata layık kılacak şekilde cari oldu. "Çünkü yeryüzü Allah içindir, ona son olarak seçkin kullarını hakim kılacaktır, iyi mükafat ve iyi sonuç (son zafer) takvalılar içindir. Rabbimiz her eksiklikten uzaktır ve Onun vaadi (hiç şüphesiz) gerçekleşecektir. Allah'u Teala asla kendi vadesine hilaf etmez ve Odur Aziz ve Hakim" Öyleyse ağlayanlar (Ehl-i Beyt'in şiaları) Muhammed ve Ali (Allah'ın salat ve selamı onlara ve soylarına olsun)nin pak soyunun mazlumlarına ağlasın ve Ağıt söyleyenler onlar için ağıt söylesin ve gözyaşı dökenler, o büyükler için göz yaşı döksünler, Ahu-figan edenler, onlar için ahu-figan etsinler. Yürekten feryad ederek desinler ki: Nerdedir evlatları. Birbirinden sonra gelen o salihler nerdeler? Birbirinin ardınca gelen doğrular nerdeler? Birbirini takip eden kurtuluş yolları nerdeler?
Sırayla gelip giden o seçkinler nerdeler? Nerdedir ışıkla güneç, nerdedir nurla aylar? Nerdedir o parlak yıldızlar? Nerdedir dinin direkleri ve ilmin payeleri, nerdedir hidayet ve itret ailesinden olan bakıyyetullah, nerdedir zlaimlerin kökünü kazımak için (Allah tarafından) belirlenen imam. Nerdedir sapıklık ve eğrilikleri düzeltmek için bekleninlen önder. Nerdedir zulum ve tecavuzu kavmak için umut edilen rehber? Nerdedir farzları ve sünnetleri diriltmek için (Allah emriyle) korunan? Nerdedir inanç ve şeriatı getirmek için seçilen? Nerdeir İlahi kitp olan Kur'an-ı ve kanunlarını ihya etmesi ümit edilen? Nerdedir din öğretilerini ve din ehlini dirilten? Nerdedir saldırganların şovketini kıran, nerdedir şirk ve nifak binalarını (nizamını) yıkan? Nerderi fasık, isyankarve tağutları yokeden? Nerdedir batıl ve bölücülüğün dallarını kesen? Nerdedir eğrilik ve heva heveslerin eserlerini mahveden? Nerdedir yalan ve iftira ağalrını koparan?
Nerdedir azgınları mahv eden? Nerdedir inat, saptırıcı ve ilhad ehlinin kökünü kazıyan? Nerdedir dostlara izzet verip, düşmanları zelil edne önder? Nerdedir sözleri takva üzerine birleştiren? Nerdedir Allah'ına doğru açılan tek kapı? Nerdedir Allah dostlarının (evliyanın) yöneldiği Allah'ın vechi? Nerdedir yer ve göğü birbirine bağlayan vesile? Nerdedir fetih gününün sahibi ve hidayet bayrağını göklere çeken? Nerdedir İslam ve hoşnutluğu bir araya toplayan? Nerdedir peygamberlerin ve Peyganber evlatlarının kanlarının hesabını soran? Nerdedir Kerbela şehidinin kanını soran? Nerdedir kendine zulum ve iftira edenlere karşı zafer kazanacak olan? Nerdedir dua ettiğinde, duası kabul olan murtaz (çaresiz) kimse? Nerdedir mahlukatın ihsan ve takva sahibi olan önder? Nerdedir Mustafa Peygamberin oğlu? Nerdedir Murtaza Ali'nin oğlu? Nerderi üstün makam sahibi Hatice'nin oğlu ve Fatimet üz-Zehra'nın oğlu? Babam, annem ve ben sana feda olayım, Canlarımız sana yönelen belalara siper olsun. Ey Allah'ın dergahına yakın olan büyüklerin çocuğu, Ey kerem sahibi soyluların çocuğu; Ey hidayet kavuşmuş hidayetcilerin çocuğu;
Ey temiz seçkinlerin çocuğu; ey pakların çocuğu; ey seçkin ihsan sahiplerinin çocuğu; Ey keremli büyüklerin çocuğu, Ey aydınlatan dolun ayların çocuğu; Ey ışıklı çırağların çocuğu; Ey yana şehapların çocuğu; Ey parlak yıldızların çocuğu; Ey apaçık yolların çocuğu; Ey aşikar nişanelerin çocuğu; Ey kamil ilimlerin çocuğu; Ey cari sünnetlerin çocuğu; Ey eseri kalan öğretilerin çocuğu; Ey kalıcı mücizelerin çocuğu; Ey görünen delillerin çocuğu; Ey Allah katında Ummul kitapta (asıl kitap) ismi yüce ve hekim olanın çocuğu; Ey açık niaşnelerin ve delillerin çocuğu; Ey apaçık, nurlu burhanların çocuğu; Ey yeterli hüccetlerin çocuğu; Ey bol nimetlerin çocuğu; Ey yeterli hüccetlerin çocuğu; Ey bol nimetlerin çocuğu; Ey "Taha" ve "Muhkemat"ın çocuğu; Ey "Yasin" ve "Ez Zariyat"ın çocuğu; Ey "Et Tur" ve Eladiyatın" çocuğu; Ey herşeyden yüce olan yüceye aralarında iki yaydan kadar belki dhaa az bir mesafe çocuğu; Keşke bilseydim senin nerde ikamet ettiğini veya hangi toprağın seni üzerinde taşıdığını, Acaba Rezva dağındamısın veya başka bir yerdemisin yoksa Turadamısın?
Halkı görmem ama seni görmekten mahrum olmak, seni en hafif bir ses ve konuşuğunu duymamak bana çok ağır geliyor. Zorluk ve belanın beni değilde, hepa seni çevrelemiş olması, benim bir feryat ve şikayet sesimin bile sana ulaşmaması bana çok ağır geliyor. Canım feda olsun sana ey gaip olup ama bizleri bırakıp gitmeyen. Canım feda olsun sana bizden ayrı düşen ama gönlü bizimle olan, Canım feda olsun sana ey iştiyak sahibinin gönlündeki arzu, seni hatırladıklarında gönülden ah çekip sana kavuşmak isteyen müminlerin dileği, Canım feda oslun san ey değerine ulaşılmayan izzet komutanı. Canım sana feda olsun ey benzeri olmayan kalıcı nimet, Canım sana feda olsun. ey mertebesine ulaşılmayan şevket ve şerefin aslı, Canımız sana feda olsun ey eşi bulunmayan büyük izzet sahibi. Ne zamana kadar sanhususunda böyle şaşkın kalayım, nezamana kadar. Hangi vasıflarla seni, vasıflandırayım, ve hangidille seninle razu niyaz edeyim. Senden başkasından cevap alamak, başkalarıyla konuşmak ama senden bir şey duymamak bana çok ağır geliyor.
Ben, sana ağlarken halkın sana sahip çıkmaması, Bela ve üzüntülerin başkalarının başına değilde, senin başına gelmesi bana çok ağır geliyor. Acaba bir yardım eden varmı ki, onunla oturup senin için ağlayıp feryad edelim, Acaba senin için sızlayan biri varmı ki o sustuğunda, ben ah'u figan edeyim? Acaba sana ağlamaktan ağrıyan bir göz varmı'da onun yeirne ben ağlıyayım. Ey Ahmedin oğlu acaba senin mülakatine nail olabilmenin bir yolu varmı? Acaba bizim bu günümüz senin yarınına kavuşacakmı ki biz'de hoşnut olalım? Acaba senin dolu çeşmelerinin başına gelmek bize ne zaman nasip olur ki, biz'de vereceğin suya kanalım, Uzun müddettir susuz kalmışızne zaman senin vereceğin tatlı suyu içeriz? Ne zaman senin huzurunda bulunup her sabah ve akşam senin ziyaretinle gözlerim aydınır? Ne zaman olur ki sen, bizi göresin ve biz'de seni apaçık bayrağını diktiğine şahit oluruz. Acaba sen halkın önderliğini üstlenip yeryüzünü adaletle doldurduğunu ve düşmanlara zillet ve azabı tattırdığını ve ve azgınları ve ve hakkı inkar edenleri yok ettiğini ve mutekebbirleri dağıttığını ve zalimlerin kökünü kazıdığını ve biz'dr, senin çevrende yeralıp bu duruma şahit olup Elhamdulilllahi Rabbil Alemin demek bize ne zaman nasip olur. Eu Allah sen kalplerden gam, ve üzüntüleri giderensin,
Şikayetimizi sana götürüyoruz ki sen şikayetlere bakansın. Ey sığınak isteyenlerin, sığınağı Allah. Kendi mübtela kulunun feryadına yetiş ve efendisini ona göster. Ey güçerinde şahid olan Allah onu görmeklekulun üzüntü ve perişanlıktan kurtar ve kalbindeki yangını söndür. Ey Arş'ın üzerinde bulunan, Ey dönüş ve sonuç kendisine doğru olan Allah. Bizlere seni ve peygamberini hatırlatan velinin zuhuruna muştak olan kullarız, onu bizler için korunak ve sığınak olarak yarattın ve onu bize dayanak ve barınak yaptın ve onu bizlerden mümin olanlara imam kıldın, Allah bizden taraf ona esenlik ve selam ulaştır, onun hatırına bize ikramını çoğalt ve onun karar bulduğu yerde bizi de yerleştir, onu bizim önümüze salmakla bize verdiğin nimetini tamamla ta ki bizi kendi cennetine dahil edesin ve halis kullarından olan şehitlerle birlikte olmaya muvaffak edeisn. Ey Allah Muhammed ve onun soyuna salat eyle ve onun ceddi senin Resul'un büyük Muhammed'e ve ondan küçük efendi babasına ve annesi Sıddike-i Kubra Muhammed'in kızı Fatıme'ye ve ona babalarından seçkin olanlara seçkin velilerinden, beğenilmiş yaratıklarına gönderdiğin salakların en üstünü, en kamili, en bolunu gönder öyle bir salat ki onun nihayeti ve süresi olmasın.
Allah'ım onun vasıtasıyla hakın berkarar ve batılı yok eyle ve dostlarına yol göster ve düşmanlarını zelil eyle ve ey allah bizimle onun arasnda öylesine bir bağ oluştur ki, onun büyük babalarıyla birlikte olmaya bizi ve bizlerin onların eteklerine sarılmaya ve onların gölgesinde yaşamaya muvaffak eyle ve onun boynumuzdaki hakkını ona teslim etmeye ve itaatında ciddi olarak çalışmaya ve emrinden çıkmamaya bizi muvaffak eyle ve onun hoşnutluğunu bize ihsan eyle ve onun şefakat ve rahmet hayır duasını bize lutuf buyur ki bizler bu vesileyle senin geniş rahmetine ve saadete kavuşalım! Allah'ım bizim namazımızı onun sayesinde kabul eyle, günahlarımız bağışla ve dualarımız mustecab eyle ve rızıklarıız bol eyle ve dertlerimiz onun vasıtasıyla bertaraf eyle ve hacetlerimizi reva buyur ve keremli yüzünle bize bak! Ve takarrubumuzu kabul eyle.
-Ey Allah indindeki keramete kamil olarak kavuşabilmemiz için kalıcı rahmetinle bize nazar eyle sonra o nazarını öz cömertliğinle bizden çevirme ve bizi onun ceddinin (s.a.a) havuzundan onun elyle afiyetle su içir. Öyle ki, artık ondan sonra hiçbir zaman susamayayım. Ey şefkatliden daha şefkatli.