Kendi Değerini Bilmeyenin Şerrinden Emin Olmanın Gerekliliği
1- “Kendi değerini bilmeyene karşı ihtiyatlı olmak.”[1]
Dünyanın Bir Pazar Oluşu
2- “Dünya bir pazardır, bazıları kazanç elde eder, bazıları ise zarar görür.”[2]
Kendini Beğeneni Yerenlerin Çok Olması
3- “Kendini beğenen kimseye öfkelenen çok olur.”[3]
Fakirliğin Aç Gözlülük ve Ümitsizlikten İbaret Oluşu
4- “Fakirlik, aç gözlülük ve ümitsizlikten ibarettir.”[4]
Hayırdan Daha Hayır
5- “Hayırdan daha hayır, o hayrı yapandır; güzel sözden daha güzel,onu söyleyendir; ilimden daha üstün olan, o ilmi taşıyandır; kötülükten daha kötü olan, onu işleyendir; dehşetten daha dehşetli olan, o dehşeti yaratandır.”[5]
Allah’ı, Kendisini Vasfettiği Vasıftan Başka Şekilde Vasfetmenin Mümkün Olmayışı
6- “Allah, kendisini neyle vasıflandırmışsa, ancak onunla vasıflandırılır, başka bir şeyle vasıflandırılmaz. Allah’ı vasıflandırmak nasıl mümkün olabilir? Oysa ki duyular, O’nu idrak etmekten, düşünceler O’na ulaşmaktan,sezgiler O’nu sınırlandırmaktan ve gözler O’nu kuşatmaktan âcizdir. Yakın olduğu halde uzak, uzak olduğu halde yakındır…”[6]
Günah İşlemeğe Mecbur Olduğunu Zannedenin Allah’ı Suçlamış Olması
7- “Kim (Allah tarafından) günah işlemeye mecbur kılındığını zannederse, kendi günahını Allah’ın üzerine atmış ve kulları cezalandırmada O’na zulüm isnat etmiştir.”[7]
Allah’ın Kendisine Dua Edilmesini Sevdiği Bazı Yerlerin Olması
8- “Allah’ın kendisine dua edilmesini sevdiği bazı yerler vardır ki, o yerlerde dua edenin duasını kabul eder. Hz. Hüseyin’in haremi de o yerlerden biridir.”[8]
Adaletin Zulümden Daha Yaygın Olduğu Bir Zamanda Su-i Zanda Bulunmanın Haram Oluşu
9- “Adaletin zulümden daha yaygın olduğu bir zamanda, kötülüğüne yakin etmedikçe bir kimsenin diğer bir kimse hakkında su-i zanda bulunması haramdır. Zulmün adaletten daha yaygın olduğu bir zamanda da, bir kimsenin iyi olduğunu bilmedikçe ona hüsn-i zanada bulunmak doğru değildir.”[9]
Hakkı Aramak Üzere Hareket Edip de Kemaline Varmadan Ölenin Hayır Üzere Ölmüş Olması
10- “Kim hakkı aramak üzere hareket eder de kemaline varmadan ölürse, hayır üzere ölmüştür. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyuruyor: “Kim, Allah ve Resulüne doğru hicret ederek evinden çıkar ve sonra ölürse,onun mükâfatı Allah’a aittir.”[10]
Allah’tan Çekinenin, Kendisinden Çekinilmesi
11- “Kim Allah’tan çekinirse, ondan çekinirler; kim Allah’a itaat ederse, ona itaat ederler; kim yaratıcıya itaat ederse, yaratığın gazabından korkmaz; kim yaratıcıyı gazaplandırırsa, yaratığın kendisine gazap edeceğine yakin etmelidir.”[11]
İleri Görüşlülükle, Tefritin Doğuracağı Pişmanlığı Hatırlamanın Gerekliliği
12- “İleri görüşlülükle, tefritin (kusurun) doğuracağı hasret ve pişmanlıkları hatırla (ve onları telafi etmeye çalış).”[12]
Hasedin Zararı
13- “Haset, hasenatı (iyilikleri) yok eder ve öfkeye yol açır.”[13]
Anne ve Babayı İncitmenin Fakirlik ve Zillete Sebep Olması
14- “Anne ve babayı incitmek, fakirlik ve zillete sebep olur.”[14]
Kınamanın Kin Beslemekten Daha İyi Oluşu
15- “Kınamak, ağır sözlerin anahtarı olduğu halde kin beslemekten daha iyidir.”[15]
Nefsin Özelliği
16- “Bilin ki nefis, kendisine sunulana en çok meyledendir; esirgenilenden ise çabuk geri durmayandır.”[16]
Öğretmen ve Öğrencinin İlerlemede Ortak Olmaları
17- “Öğretmen ve öğrenci ilerlemede ortaktırlar.”[17]
Geceleri İbadet, Gündüzleri İse Oruç Tutmaya Teşvik
18- “Geceleri uyanık kalmak, uykunun tadını çoğaltır; açlık da yemeğin lezzetini artırır.” (Geceleri ibadet ve gündüzleri ise oruç tutmaya teşvik olarak buyurmuştur.)[18]
Can Verilecek Anı Düşünmenin Gerekliliği
19- “Ailenin önünde yere düşeceğin (can vereceğin) anı aklına getir; ne doktorlar seni ölümden kurtarabilir ve ne dostunun sana faydası olur.”[19]
Kalp İman Etmeden, Yapılan Amelin Kabul Olmayışı
20- “Kim kalbinin inanmadığı bir din üzereyken amel yaparsa, doğru bir niyet ve samimiyetle yaptıüı ameller hariç, Allah onun hiçbir amelini kabul etmez.”[20]
Allah’ın Tuzak ve Elemli Cezasından Emin Olmanın Tekebbüre Sebep Olması
21- “Allah’ın düzen ve elemli cezasından emin olan kimse, böbürlenip büyüklük taslar. Derken Allah’ın kazâsına ve geçerli emrine yakalanıverir.”[21]
Nimetleri Koruma ve Artmasını Sağlama
22- “Nimetleri kadrini bilerek onları koruyun ve onlara şükrederek artmasını isteyin.”[22]
Allah Tarafından Yakin Derecesine Ulaşana Dünya Musibetlerinin Kolay Gelmesi
23- “Kim Allah’a tarafından açık bir delil üzere olursa (yakın derecesine varırsa), bedeni doğranıp parça parça edilse bile, dünya musibetleri ona kolay gelir.”[23]
Dünyanın Musibet, Ahiretin İse Mükâfat Evi Kılınmış Olması
24- “Allah, dünyayı musibet, ahireti ise mükâfat yurdu kılmıştır; dünya musibetini ahiret mükâfatının sebebi, ahiret sevabını da dünya musibetinin bedeli kılmıştır.”[24]
Allah Bir Kulun Hayrını İstediğinde…
25- “Allah bir kulun hayrını dilediğinde, kınandığından kabul eder.”[25]
Yumuşak Huylu Zalim
26- “Yumuşak huylu zalim, yumuşaklığı vasıtasıyla zulmünü affettirebileceği gibi, haklı akılsız de, akılsızlığı vasıtasıyla haklılığına gölge düşürebilir.”[26]
Zorbacıların Sonu
27- İmam Ali Naki (a.s)’ın, zamanının halifesine hitaben inşat ettiği şiir:
“Onlar (zalim zorbalar) dağların doruk kalelerinde sabahladılar, güçlü kişiler de onları koruyordu; ama kaleler de onlara fayda etmedi.
İzzetten sonra kendi kalelerinden aşağı indirildiler; karanlık ve dar çukurlara dolduruldular; ne de kötü yere indiler!
Kabre konulduktan sonra bir münadi şöyle nida etti; “Nerede o bilezikler, o taçlar ve ziynetler?!
Nerede o perde ve cibinlikler arkasında saklanan nimetlere boğulmuş yüzler?!
Kabir, onların durumu hakkında soru sorulduğunda şöyle dedi: Böcekler onların yüzleri üstünde savaşıyorlar.
Onlar uzun bir müddet yiyip içtiler, şimdi ise başkalarına yem oldular.
Nice yıllar, oturmak için binalar yaptılar. Ama sonunda evlerinden ve ailelerinden ayrılıp kabre intikal ettiler.
Uzun bir müddet, hazineler toplayıp mallar yığdılar. Sonunda onları düşmanlara dağıtıp göç ettiler.”[27]
Ne Cebir, Ne De Tefviz
28- “Sapıklık ve küfürden Allah’a sığınırız. Biz ne cebre inanıyoruz, ne de tefvize. Biz, Kur’ an’ın tanıklık ettiği ve Peygamber’in Ehl-i Beyt’inden olan Hidayet İmamlarının da inandığı üzere, bu ikisinin ortasında yer alan bir şeye inanıyoruz. Bu inanca göre, Allah, bize verdiği güç ve kudret ile bizi itaate çağırarak bizi imtihan etmekte ve bizi sınamaktadır.”[28]
El Altındaki Kimselere Kızmanın Aşağılık Oluşu
29- “Emri altındaki kimseye (yersiz yere) kızmak aşağılıktır.” [29]
Şükredenin, Şükretmesiyle Duyduğu Mutluluk
30- “Şükredenin, şükretmesiyle hak ettiği mutluluk, şükrü gerekli kılan nimetin verdiği mutluluktan daha çoktur. Çünkü nimet metadır (geçici zevktir); şükür ise hem nimettir, hem de uhrevi mükâfat.”[30]
Değerin Dünyada Mal, Ahirette İse Amelle Kazanılması
31- “İnsanlar, dünyada mallarıyla, ahirette ise amelleriyle değer kazanırlar.”[31]
Kıskançlıktan Kaçınılmanın Gerekliliği
32- “Hasetten kaçın; çünkü onun kötü etkisi seni etkiler, düşmanına ise bir zarar vermez.”[32]
Hikmetin Tabiatı Bozuk İnsanlara Etkili Olmayışı
33- “Hikmet, tabiatı bozuk insanlarda etkili olmaz.”[33]
Münakaşanın Eski Dostluğu Bozması
34- “Münakaşa, eski dostluğu bozar.”[34]
İncitilen Kimseden Samimiyet Beklemenin Yersiz Oluşu
35- “İncittiğin bir kimsenden samimiyet, aldattığın bir kimseden vefa, kendisine su-i zanda bulunduğun kimseden de nasihat bekleme.”[35]
Huysuzluk ve Cehaletin Esarete Yol Açması
36- “Huysuz, nefsinin esiri olduğu gibi, cahil de dilinin esiridir.”[36]
Dostluk Ve Görüşünü Esirgemeyen Kimseye Karşı Gereken Tavır
37- “Kim dostluk ve görüşünü sana toplarsa (senden esirgemezse), sen de itaatini ona topla (onu dinle).”[37]
Sefihlerin Latifesi
38- “Şaka, sefihlerin latifesi ve cahillerin işidir.”[38]
Musibetin, Sabırsızlık Yapan Kimse İçin İki Kat Olması
39- “Musibet, sabreden için bir, sabırsızlık yapan için ise ikidir. (Çünkü hem musibet görmüş, hem de sabırsızlık yaparak sabrın mükâfatından olmuştur).”[39]
Bencilliğin Zararları
40- “Bencillik, insanı ilim öğrenmekten alıkoyar; hakirlik ve cahilliğe sebep olur.”[40]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1033
[2] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1033
[3] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 369
[4] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 368
[5] - A’yan’uş-Şia,c2 s. 39
[6] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1027
[7] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 969
[8] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1027
[9] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 39
[10] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 999
[11] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1027
[12] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 370
[13] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 39
[14] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 369
[15] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 39
[16] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 39
[17] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 367
[18] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 39
[19] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 39
[20] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1001
[21] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1029
[22] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 39
[23] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1031
[24] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1033
[25] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1027
[26] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1033
[27] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 38
[28] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 989
[29] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 370
[30] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1031
[31] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 39
[32] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 39
[33] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 39
[34] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 39
[35] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 39
[36] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 369
[37] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1033
[38] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 369
[39] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 39
[40] - A’yan’uş-Şia, c. 2, s. 39