Muhammed b. Müslim şöyle diyor: İmam Bakır (as)'a "Allah Teala Adem'i kendi suretinde yarattı" rivayetini sordum. İmam şöyle buyurdu. "Bu Allah (cc)'un yeni yarattığı bir surettir. Allah Teala bu sureti seçti ve muhtelif suretler arasında bunu beğendi. Ve bunu kendisine isnad etti. Nitekim ruh ve kabeyi de kendine isnad etmiştir. Ve "Benim evim" ve "ona kendi ruhumdan lifledim" diye buyurmuştur." (Usul-i Kafi el s. 134 Tevhid Kitabı 4. Hadis)
ŞERH
Suret lügatte timsal ve heyet manasmdadır. Ve ortak manası şeyin, şeyiyeti ve fîiliyetidir. Ama herşeyin bir fiiliyeti vardır. Ki bu itibarla ona suret sahibi denilmektedir. Ve o fii-liyete ise suret demektedirler. Felsefede ise surefrşeyin fiiliyeti ve şeyiyetidir. Dolayısıyla lügat açısından aynı manadadır. İbn Sina ilahiyat-i şifa kitabında şöyle diyor. "Her heyet ve fiile suret denilir. Kabiliyet (kabul) hususunda vahiddir ya da mürekkebtir. Dolayısıyla hareket ve araz da surettir. Maddenin bil-fîil mütekavim olduğu şey de surettir. O halde akli cevherleri arazdan saymak mümkün değildir ve bazen de madddenin kemale ermesine sebep olan şeye suret demektedirler. Dolayısıyla madde bilfiil o şeyle mütekavvim olmasa da böyledir. Örneğin sıhhat ve bir şeyin kendisine doğru müteharrik olduğu şey gibi. Bazen de bir şeyin fasıl, cins ve türüne suret denilir. Bütün bunlara ve küllinin eczalardaki külliyetine de suret denir."
Bütün bu istimallerden anlaşıldığı üzere hepsinde yegane ölçü fiiliyettir. Nitekim Allah Teala'ya da "suretlerin sureti" denilmektedir.
Ruh ise tıb örfünde canlının kalbinde kanın hararetinden oluşan latif buhara denmektedir. O halde bu ruhun kaynağı kalbtir. Mecrası ise damarlardır. Filozofların istüahında ise ruh bazen nefsani ruha itlak edilmektedir ki, bunu mebdei de beyin, mecrası ise sinirlerdir. Ve bu "ona ruhumdan üfle-dim" ayetinde işaret edilen ilahi ruhun nazil bir mertebesi ve zuhurudur.
Fasıl
Adem, İlahi Tam Mazhar ve Allah'ın İsm-i Azamidir
Marifet erbabı ve kalb ashabının buyurduğu üzere ilahi isimlerden her birinin hazret-i vahidiyette bir sureti vardır. Ve bu suret zati bir sevgi ve Allah'tan başka kimsenin bilmediği gayb anahtarlarının talebi vasıtasıyla hazret-i ilmiyede Feyz-i Akdes tecellisine tabiidir ve o surete ehlullahın istila-hında ayn-i sabit diyorlar. Bu feyz-î akdesle tecelli sayesinde evvela esmai tecelliler hasıl olur. Ve bu ismi tecelli sebebiyle de ayan-i sabite olan esmai suretler tahakkuk eder. Ahadiyet tecellisi ve feyz-i akdes ile hazret-i ilmiye-i vahidiye'de zuhur eden ve miratmda tecelli eden ilk isim ilahi, camî, ism-i azam ve Allah olarak adlandırılan makamdır ki gaybi cihetinde feyz-i akdesle tecellinin aynısıdır. Kemal'in zuhuri tecellisinde, zuhur ve zuhurun talebi bir itibara göre cem-i va-hidiyet makamının ve bir itibara göre de esmai kesretin aynısıdır. İsm-i camiin ve suretinin tecellisi ise insanı Kamil'in ve hakikat-i Muhammediyyenin aynısıdır. Nitekim feyz-i ak-desin ayni tecellisinin mazharı da feyz-i mukaddestir ve va-hidiyet makamının tecelli mazharı ise uluhiyet makamıdır. İnsan-ı kamilin ayn-i sabitinin tecelli mazharı ise ruh-i azamdır. Diğer esmai, ilmi ve aynî varlıklar ise bu hakikatlerin cüzi ve külli mazharlarıdır. Bunun tafsilatı Misbahuı Hi-daye risalesinde zikredilmiştir.
Buradan anlaşılmaktadır ki insan-ı Kamil, ismi camiin mazharı ve ism-i azamın tecellisinin aynasıdır. Nitekim ki-tab ve sünnette de buna birçok yerde işaret edilmiştir. Örneğin, Allah Teala şöyle buyuruyor: "O Adem'e bütün isimleri Öğretti." Bu ilahi talim Hz. Vahidiyette Adem'in batın alenünde celal ve cemal'in, cem'i ve gaybi eliyle yoğrulmasıyla vaki olmuştur.Nitekim suret ve zahirinin yoğrulması da şe-hadet aleminde tabiat mazhariyle celal ve cemal'in elinin zu-huruyla gerçekleşmiştir. Nitekim Allah Teala şöyle buyuruyor: "Doğrusu biz emaneti göklere ve dağlara sunmuşuz da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup, titremişler. Pek zalim ve çok cahil olan insan ise onu yüklenmiştir." (Ahzab, 72) İrfan ehli nezdinde ayette geçen emanet mutlak velayet makamıdır ki insan dışında hiçbir varlık bu makama layık değildir. Bu mutlak velayet Kuranda Allah Teala'nın işaret buyurduğu mukaddes feyzdir. "Allah'tan başka herşey yok olacaktır." Kafi'de yer alan bir hadiste ise İmam Bakır (as) şöyle buyuruyor: "Biz Allah'ın vechiyiz." Nudbe duasında ise şöyle buyurmuştur: "Evliyanın teveccüh ettiği vechullah nerededir? Yer ve gök ehli arasındaki ittisal sebebi nerededir?" Camia-i Kebire ziyaretinde ise şöyle yer almıştır: "Meselul a'la" (En büyük ve yüce örnekler) bu mese-liyet ve vechiyet şu hadiste buyrulan şeydir. "Allah Teala Adem'i kendi sureti üzere yarattı. Yani Adem Allah'ın en yüce meseli ve büyük ayeti en kamil mazharı sıfat ve isimlerin tecelli aynası, vechullah, aynullah, yedullah ve cündullah'tır. O Allah'la duyar, görür ve tutar. Ve Allah da onunla görür, duyar ve tutar. Bu vechullah şu ayetteki nurdur: "Allah göklerin ve yerin nurudur." İmam Bakır (as) ise Ebu Halid-i Ka-bili'ye şöyle buyuruyor: "Allah'a andolsun ki imamlar Allah'ın inzal buyurduğu nurlardır. İmamlar Allah'a andolsun ki Allah'ın göklerdeki ve yerlerdeki nurudur." Kafi'de yer alan bir hadiste İmam Bakır "Neyi soruyorlar? Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük bir olay olan tekrar dirilme haberini mi?" (Nebe, 1-2) ayetlerinin tefsirinde şöyle buyurmuştur: Bu ayet Emir-elmüminin (as) hakkında nazil olmuştur. Hz. Ali (as) şöyle buyurdu: "Allah'ın benden büyük bir ayeti yoktur. Ve benden daha büyük bir haberi yoktur. (Usul-i Kafi Cilt. 1., sh. 207, Kitabu'l-Hücce 3. hadis.)
Ve bilcümle Hz. Adem'in misdaklarmdan biri olduğu in-san-ı Kamil Allah'ın sıfat ve isimlerinin mazharı, en büyük ayeti, meseli, ve nişanesidir. Allah Teala şebih ve benzeri olmaktan münezzehtir. Ama Allah'ı ayet ve alamet manasına gelen "mesel"den tenzih etmek gerekmez. "En üstün meseller O'nundur." (Rum, 27)
Kainatın tüm zerreleri o cemil 'cemal'in tecellilerinin aynası ve ayetleridir. Ama hepsi kendi vücud kapasitesi oranında. Dolayısıyla hiçbirisi ism-i azam-i cami' (yani Allah)'ın ayeti değillerdir. Sadece kevn-i cami' ve mukaddes berzahi-yet-i kübra makamı Allah'ın ayetidir. Yaratıcısının azameti sebebiyle onun da azameti yücedir. Allah Teala insan-ı kamili ve ilk Ademi kendi cami' suretiyle yaratmıştır ve onu isim ve sıfatların aynası kılmıştır. Şeyh-i kebir şöyle demiştir: "İlahi surette olan bütün isimler bu insanı neşette zuhur etti. Ve bu vücudu ile ihata ve cem' rütbesine sahib oldu. Hakeza bu vücuduyla meleklere Allah'ın hücceti oldu."
Böylece Allah-u Teala'nın diğer yarattıkların muhtelif suretleri arasında insanın cami' suretini tercih etmesinin ve meleklere üstün kılınmasının ve Adem'in ruhunun Allah'a isnadının nüktesi de malum olmuş oldu. Biz burada özetle bahsettiğimiz için ilahi nefhanın hakikati, Adem'deki keyfiyeti ve insana özgünlüğü konularından sarf-ü nazar ediyoruz. Başta da sonra da hamd Allah Teala'yadır.
Hazırlayan: ruhullah.com