İftar Lokması | Regaib kandil sohbet1 | MÜBAREK ÜÇ AYLAR | ERBAIN-40.GÜN NIYAZI | HZ HÜSEYIN CAN ASI | Muharrem sohbet 28 | Muharrem sohbet 27 | Muharrem sohbet 26 | Muharrem sohbet 25 | Muharrem sohbet 24 |

KATEGORİLER

ANKET

YORUMLANANLAR

 
 
 
Münafıklık
 
 
9. Hadis

05/02/2008

Hz. Sadık (selamullahi aleyh) buyurdu ki: "Kim müslü-manlara iki yüzlü ve iki dilli davranırsa, kıyamet günü ateş­ten iki dil ile gelecektir." (*)

(*) Kafi, C. 2., Kitabu41-İman ve'1-Küfr, Babu'1-Zili

ŞERH

Müslümanlara iki yüzlü davranmanın anlamı, kişinin on­lara zahirde, batınında bulunanın aksini göstermesidir. Me­sela zahirde sanki onları seviyormuş ve onlara samimiyet gösteriyormuş gibi davranması, ama batında bunun tersine inanması ve yanlarında dostluk ve sevgi gösterisinde bulu­nurken arkalarında bunun tersini yapması gibi.

İki dilli olmanın anlamı ise, kişinin kiminle konuşursa onu övmesi veya dostluk gösterisinde bulunup dalkavukluk etmesi ve o kişinin arkasından onu yalanlayıp gıybetini yap­masıdır.

Bu yoruma göre, nifakın birinci sıfatı, ameldir, ikinci sıfa­tı, lafzı (sözel) nifaktır. Belki de hadis-i şerif, nifakın çirkin sıfatlarına işaret etmektedir ve bu iki sıfat münafıkların en belirgin sıfatları olduğundan özellikle bunlara değinmiştir.

Nifak, nefsanî bir rezillik ve iğrenç bir melekedir ki bun­lar (iki yüzlülük ve ikidillilik) onun iki belirtisidirler ve bu hususun kimi derece ve aşamaları vardır ki biz, inşaallah birkaç bölüm halinde bunlara değinecek ve tedavi yollarını göstermeye gayret edeceğiz.

1. bölüm

Nifakın aşamalarına Dair

Bil ki, nifak ve iki yüzlülüğün de sair kötü ve iyi özellik ve melekeler gibi şiddet ve zayıflığı bakımından kimi derece aşamaları vardır.

 

İnsanın tedavi etmeye kalkışmadığı ve ona olan bağımlılı­ğını sürdürdüğü her rezil özellik, gitgide şiddetlenir ve fazi­letlerde olduğu gibi rezilliklerde de şiddetlenme oranı son­suzdur.

Eğer insan nefs-i emmaresini kendi haline terkederse, nefsin kötülüğe olan eğiliminden ve şeytanın yardımından ötürü fesada daha çok yönelir ve gün geçtikçe rezaletleri şid­detini artırır; derken bu rezil özellik, nefsin temel unsurla­rından biri haline gelir ve bütün zahiri ve batını kuvvelerini egemenliği altına alır. ,  Şu halde eğer rezillik, şeytanî bir rezillikse (o mel'unun huylarından olan nifak ve ikiyüzlülük gibi) nitekim Kur'an-ı Şerif bunu haber vermiştir: "Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim" diye de yemin etti." (*) Adem ve Havva'ya (selamullahi aleyhim), "Ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin ediyor ama aslında bunun tamamen tersini yapıyor­du. Şeytanî bir rezillik olan nifak ve ikiyüzlülük yüzünden memleket şeytana teslim olur, nefsin ve zat ile cevherin batını sureti şeytanî bir suret olur, zahiri suretinin de her ne kadar bu dünyada insan şeklindeyse de o alemde şeytan su­retinde olması da mümkündür.

(*)A'raf Suresi, 21.

O halde eğer insan bu sıfatı dizginlemez ve nefsi kendi haline bırakırsa, kısa bir süre zarfında öyle birhal alır ki, in­san bütün zaman ve imkânlarını bu rezillik için harcar, ki­minle konuşursa iki yüzlü ve iki dilli konuşur, karıştığı her topluluğa nifak tohumları eker, şahsî menfaat, bencillik ve kendine tapmaktan başka birşey düşünemez olur, sadakat, samimiyet, himmet, ve mertliği ayaklar altına alır, bütün iş­leri, hareket ve duruşları iki yüzlülük kokar ye hiçbir fesat, kabahat ve alçaklıktan çekinmez.

 

Böyle bir şahıs beşeriyet ve insaniyet zümresinden uzak­tır ve şeytanla birlikte haşrolacaktır.

Bu söylenenler, bizatihi nifakın cevherindeki şiddet ve zaafla ilgiliydiler ve bu, bu illete yakalananlar açısından da farklılıklar arzetmektedir. çünkü nifakçı bazen Allah'ın di­ninde nifak saçar, bazen güzel melekeler ve ahlakî faziletler­de, bazen salih amellerde ve ilahi ibaretlerde, bazen sıradan işlerde ve örfi yapıda, aynı şekilde bazen de RasuluUah'a (sav) ve hidayet imamlarına (aleyhimusselam) nifak eder, bazen evliyaya, alimlere ve müminlere, bazen de müslümanlara ve Allah'ın sair milletlere mensup kullarına.

Elbette ki bu zikredilenler, iğrençlik, kötülük ve kabahat­te birbirlerinden farklı bir yapı arzederler, ama aslında bun­ların hepsi, iğrençlik ve kötiüğün içinde yer alırlar ve aynı habis ağacın dallan ve yapraklarıdırlar.

2. bölüm

Nifak ve İkiyüzlülüğün Pekçok Fesada Kaynaklık Ettiğine Dair

Nifak ve ikiyüzlülük, şerefli insanın asla onunla sıfatla-namayacağı kötü ve iğrenç bir sıfattır. Bu sıfatın sahibi, in­sanlık camiasının dışında yer aldığı gibi.hiçbir hayvana da denk değildir, akran ve emsalleri arasında rezalet ve rüs-vaylığın mayası olduğu gibi, ahirette de zillet ve elim bir azapla yüzyüze kalacaktır ve hadis-i şerifte de belirtildiği gi­bi, ahiretteki sureti, ateşten iki dili bulunan bir surettir ve bu durum onun Allah'ın yaratıkları arasında rezil rüsva ol­masına ve peygamberler, resuller ve melâike-i mukarrabin huzurunda boynu bükük kalmasına yol açacaktır; ayrıca bu rivayet, karşılaşacağı azabın şiddetini de göstermektedir; çünkü eğer bedenin cevheri, ateş cevherine dönüşürse, du­yumsama daha da artar. (Şiddetinden Allah'a sığınırım).

Başka bir hadiste Resulullah (sav) şöyle buyurmaktadır: "İkiyüzlü kişi kıyamet günü dillerinden biri başının arkasın­dan, öbürü önünden çıkmış halde gelir. Her iki dili de yanar haldedir ve bütün bedenini ateş sarmıştır. Sonra da: "İşte dünyada iki yüzlü ve iki dilli olan şahıs! * diye tanıtılır. Kıya­met günü şu ayet-i şerifenin kapsamına dahil olur: "   "Allah'ın, birleştirilmesini istediği şeyi birbirinden ayıranlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar.. İşte lanet onlara ve yurdun kötüsü onlaradır.!" (*)

Nifak ve ikiyüzlülük pekçok helaka sürükleyici fesada da kaynaklık ederler ki bu fesatların her birinin insamn hem dünyasını hem ahiretini yokluk rüzgarına savurması müm­kündür. "Fitne çıkarmak" gibi, ki Kur'an-ı Kerim'in nasına göre bu, katilden de daha beterdir ve "kovuculuk, dedikodu" gibi, ki Hz. Bakır (as) (bu hususta) şöyle buyurdu:

"İşleri güçleri söz taşımak ve kovuculuk etmek olanlara cennet haram kılınmıştır." (**)

(Ayrıca) "gıybet" gibi, ki Peygamberin (sav) buyruğuna göre zina etmekten de beterdir, ve müminleri incitmek, ha­karet etmek, sırlarını açığa vurmak" herbiri insanın helaki­ne yeter sebeptir.

 

(*) Ra'd Suresi, 25.

(**) Kafi, C. 2., Kitabu'1-îman ve'1-Küfr, Babu'l-Nemîme, 2. hadis.

Ve bil ki, kimilerinin başkalarına yönelik kinaye, işmar ve göz kırpma gibi hareketlerde bulunurken öte yandan on­lara sevgi ve samimiyet gösterisinde bulunmaları da nifak ve ikiyüzlülük kapsamına girmektedir.

 

İnsan hal ve hareketlerine çok dikkat etmelidir, çünkü nefs ve şeytanın tuzakları çok incedir ve çok az kimse onlara yakalanmaktan kurtulabilir.

 

İnsamn, uygunsuz bir tek işareti ve yersiz bir tek kinaye­sinden ötürü ikiyüzlü ve iki dilli zümreye dahil olması ve ömür boyu bu rezalete mübtela olduğu halde kendini salim ve sağlam sanması da mümkündür.

Şu halde insan mükemmel bir doktor ve işinin ehli bir hastabakıcı gibi, nefsinin hallerini ve amel ve tavırlarını kontrol altında tutup tedavi etmeli, kontrolü hiçbir şekilde gevşetmemeli ve bilmeli ki hiçbir hastalık, kalbî hastalıktan daha gizli ve aynı zamanda daha öldürücü değildir ve bu hu­susta hiçbir hastabakıcının insanın kendisinden daha müş­fik ve daha bağrı yanık olmaması gerekir.

3. bölüm

Nifakın Tedavisine Dair

Bil ki, bu büyük hata ve noksanlığın ilacı iki şeydir:

Birincisi; bu rezil huyun doğurduğu sonuçları düşünmek, bu dünyada bu huyla tanınan insanın başkalarının gözün­den düştüğünü ve rezil rüsva olduğunu, bütün dost ve ak­ranları arasında utanılacak bir duruma düştüğünü, araların­dan kovulduğunu ve kemale ulaşıp hedefe varmaktan uzak kaldığını unutmamaktır. Şeref ve vicdan sahibi bir insan, kendini bu şerefsizlikten uzak tutmalı ve bu zillet ve düşük­lüğe yuvarlanmaktan kaçınmalıdır.

Sırların açığa vurulduğu ve bu dünyada halkın nazarın­dan saklı kalan herşeyin ortaya serildiği alem olan öbür alemde ateşten iki dil ile yaratılacağını ve münafıklar ve şeytanlarla bir arada azaplandınlacağını düşünmektir.

Şu halde, bu fesatları, gören ve bu huyun iğrençlik ve re­zaletten başka bir sonuç doğurmadığını anlayan akıllı insa­nın bu huyu kendinden uzak tutmaya ahdetmesi ve nefsi te­davi etmenin diğer yolu olan amel aşamasına geçmesi gerek­mektedir. Bu da, insanı bir süre hal ve hareketlerini kontrol etmesi, dikkatli davranması, nefsinin arzularına aykırı hare­ket etmesi ve onunla mücadele etmesi, söz ve davranışlarını zahirde ve batında güzelleştirmesi, gösterişten uzak durması ve Allah Teala'dan kendisini nefs-i emmare ve onun hevalarina karşı başarılı kılmasını ve kendisine bu tedavi ve çaba­da yoldaşlık etmesini niyaz etmesidir. Allah Teala'nın, kulla­rına fazl ve rahmeti sınırsızdır, kim ona yönelip kendini ıs­lah etmede bir adım ilerlerse, Allah ona yardım eder ve elin­den tutar ve insan bir süre bu durumu sürdürürse, nefsin ıs­lah olması ve nifak ve ikiyüzlülük sıkıntısının ortadan kalk­ması, kalp ve batın aynasının bu rezillikten arınması ve Hak Teala'nın lütuf ve rahmetine mazhar olması umulur. Çünkü nefsin bu alemde bulunduğu sürece hem iyi ve hem de kötü huylarından vazgeçebildiği tecrübelerle sabittir. Her amel, nefste bir etki bırakır. Eğer amel iyi ve salih olursa, etkisi nurani ve kemali olur, yok eğer bunun tersine olursa, karan­lık ve noksani bir etki bırakır. Ta ki nefs ya tam anlamıyla nurani olur, veya tam anlamıyla zulmanî (karanlık) ya mut­luluk yolunu izler, veya eşkiyamn yolunu.

O halde şu amel diyarı ve ziraat alanında bulunduğumuz sürece, kendi irademizle, kalbimizi mutluluğa veya sıkıntıya yöneltebiliriz. Kendi amel ve fiillerimizden kendimiz sorum­luyuz.

"Kim zerre miktarı hayır işlemişse onu görür. Ve kim zer­re miktarı şer işlemişse onu görür." (*)

 

(*) Zilzal Suresi, 7, 8.

4. bölüm

Nifakın Bazı Kısımlarına Dair

Bil ki ey aziz, nifak, ikiyüzlülük ve iki dilliliğin aşamala­rından birisi, Allah teala'ya nifak etmek ve Maliku'l-Müluk'a iki yüzlülük etmektir ki bizler bu alemde bunun mübtelası-yız ama bu durumumuzdan gafiliz; cehalet perdesi ve bencil­lik ile dünya ve nefs sevgisinin karanlık hicapları bu durumumuzu öylesine örtmüş ki, bu dünyadan göç edip bu gurur di­yarını terketmedikçe uslanmamız çok uzak bir ihtimaldir.

Şimdi gaflet uykusu, tabiat sarhoşluğu ve heva ve heves mestliği bizi çepeçevre kuşatmış, bütün çirkinlikleri ve fasid ahlak, amel ve tavırları bize şirin göstermektedir.Bir an ge­lecek ki bu uykudan uyanacak ve bu mestlik ve sarhoşluktan ayılacağız ama o zaman iş işten geçmiş olacak ve kendimizi münafıklar, ikiyüzlüler ve iki dilliler zümresi içinde bulaca­ğız ve ateşten iki dil ve çirkin iki suretle haşrolacağız.Ne ka­dar "Rabbî irci'unî" (Rabbim beni geri döndür) (*) diye fer-yad etsek de "Kella" (Asla!) cevabıyla karşılaşacağız. Ve bu ikiyüzlülükk öyle birşeydir ki, ben ve sen bütün ömrümüz boyunca kelime-i tevhidi söylediğimiz ve İslam ve iman iddi­asında bulunduğumuz halde buna mübtela olabiliyoruz.

Eğer halk genelinden ve avamdan isek, İslam, iman, zühd ve ihlas peşinde olduğumuzu, eğer ilim ehlinden ve fa-kihlerden isek kemal-i ihlas ve velayet ve Rasulün halefi ol­duğumuzu iddia ediyor ve Resul-i Ekrem'den (sav) rivayet edilen şu hadisin: "Allah'ım, halifelerime merhamet et." (**) veya Emiru'l-Mü'minin'in (ruhî lehu'1-feda): "Onlar benim hüccetim, delilimdir." (***) sözünün veya hidayet imamla­rından (selamullahi aleyhim) nakledilen, alimler ve fakihlere ilişkin sözlerin misdakı olduğumuzu söylüyoruz.

 

(*) Mü'minun Suresi, 99.

(**) Vesailu'ş-Şia, C. 18., Ebvab Sıfat el-Qâzî, S. 100 ve 101.

(***) Vesailu'ş-Şia, C. 18., Ebvab Sıfat el-Qâzî, S. 100 ve 101.

Ve eğer ilim ve akıl ehli isek, hakiki ve delile dayalı iman iddiasında bulunuyor, kendimizi ilme'l-yakîn, ayne'l-yakîn ve hakka'l-yakîn olarak kabul ediyor, başkalarının ilmi ve imanını noksan sayıyor ve ayetlerle hadis-i şerifleri kendimiz için söylenmiş kabul ediyoruz.

Ve eğer irfan ve tasavvuf ehli isek, maarif, cezbe, fenafil-lah bekabillah, veliyyi emr ve buna benzer bütün güzellikler­le donanmış olduğumuzu iddia ediyoruz.

Bu şekilde her kesimimiz söz ve amelleriyle kendine bir makam biçiyoruz. Eğer gerçekten batınımız da bu zahirimiz gibi ise ve bu iddialarımızda sadık isek ne mutlu bize.

Yok eğer benim ffibi rüsva ve yanılgı içinde isek, bilinme­lidir ki, münafıklar ve iki dilliler zümresindeniz ve hemen tedaviye yönelmeliyiz, daha fırsat eldeyken bu bedbahtlığı­mızı ve zillet ve karanlık günümüz için bir çare bulmalıyız.

Ey İslam olma iddiasındaki aziz! Kafi'de yer alan bir ha-dis-i şerifte Hz. Rasul (sav) şöyle buyurmaktadır: "Müslü­man o kimsedir ki, müslümanlar onun dilinden ve elinden selamettedirler." (*) O halde bize ne olmuş ki ben ve sen eli­mizden geldiğince, gücümüzün yettiği kimselere eziyet edi­yor ve onlara cefa çektirmekten uzak durmuyoruz? Ve eğer elimizle onlara eziyet edemiyorsak, dil okumuzla huzurların­da veya arkalarından onları çekiştirip gıybetlerini yapıyor ve sırlarını açığa vurup onları küçük düşürmeye çalışıyoruz. O halde müslümanlar bizim el ve dilimizden emanda olmadık­larına göre demek ki bizim İslam olma iddiamız hakikate ay­kırıdır, kalbimiz açığa vurduğumuzun muhalifidir ve müna­fıklarla ikiyüzlüler zümresinin mensubuyuz biz.

(*) Kafi, C. 2., el-İman ve'1-Küfr, Babu'l-Mü'min ve alâmatih, 12. ha­dis.

 

Ey iman ve kalb temizliği iddiacısı! Eğer sen Allah'ın hu­zurunda tevhide inanıyor ve Tek olan'ı isteyip Tek Olan'a ta­pıyorsan ve eğer kalbin zahirine mutabık ise ve batının iddi­ana muvafık ise, şu halde neden ehl-i dünyanın önünde bu kadar boyun büküyorsun? Niçin onlara kulluk ediyorsun? Acaba bunun, onları bu dünyada etken saymandan, iradele­rini egemen ve para ve zorbalıklarını etkili kabul etmenden başka bir sebebi var mı?

 

Bu dünyada etken kabul etmediğin şey, Hak Teala'nm iradesidir. Bütün zahiri sebeplerin önün­de eğiliyorsun ama Hakiki etken ve bütün sebeplerin müseb­bibini unutuyorsun? Sen buna rağmen bir de kelime-i tev-hid'e iman ettiğini mi iddia ediyorsun? Şu halde sen mü'min-ler zümresinin dışmdasm ve münafıklar ve iki dillilerle bir­likte haşrolacaksam.

Ve sen ey zühd ve ihlas iddiacısı! Sen Allah için mi ihlaslı davranıyorsan, yoksa dünyevî çıkarlar için mi? Sana ne ol­muş ki halkın seni ihlaslı bilmesi bu kadar çok hoşuna gidi­yor, dünya ehliyle bir arada oturmaya bu kadar can atıyor­sun da yoksul ve yoksunlardan bu kadar firar ediyorsun?

 

Şu halde bil ki bu zühd ve İhlasın hakiki değildir. Dünya­dan zühd etmen dünya içindir ve halis kalbin hak için değil­dir. İddianda yalancısın ve ikiyüzlü ve münafıklardansın.

Ve ey Allah'ın velisinin (Mehdi) temsilcisi ve Rasulul-lah'm (sav) halifesi olmanın iddiacısı! Durumun, "Nefsini zabteden, dinini koruyan, hevasına muhalefet eden, mevtası­nın emrine itaat eden" (*) hadisine uyuyor, velayet ve risalet ağacının yaprağı ve dalı isen ve dünyaya mayii değilsen sul­tanlara ve eşrafa eğilimli değilsen ve yoksulların arasında oturmaktan iğrenmiyorsan Allah'ın halk arasındaki hüccet-lerindensin demektir, yoksa kötü alimler ve münafıklar ve zikri geçen sair taifeler zümresine mensupsun. (Eğer bu so­nunculara mensupsan bil ki) senin halin daha kötü, ilmin daha çirkin ve geleceğin daha karanlıktır. Çünkü alimler için deliller daha mükemmeldir.

 

(*) İhticâc, C. 2.,  İhticâcat İmam Hasan Askerî (aleyhisselam), s. 458.

Ve ey ilahi hikmet, hakikatler ve mebde ve mead ilminin sahibi olmanın iddiacısı! Eğer gerçekten berzahî suretlerin ve cennet ile cehennemin ahvalinin alimi isen, bir an bile dur durak bilmeden bütün vaktini bakî alemin tamiri için harcaman ve bu alem için içindekilerden firar etmen gerekir. Sen, önünde ne tür musibetler olduğunu ve ne tür karanlık­lar ve katlanılmaz azaplarla karşılaşabileceğini biliyorsun. Şu halde neden hala sözcüklerin ve geçmiştekilerin kavram­larının hicabından sıyrılamamışsın ve onca delil ve hüccet kalbinde en ufak bir etki bile bırakmamıştır? O halde bil ki, sen bu durumunla mü'minler ve filozoflar zümresinin dışın-dasm ve münafıkların safında haşrolacaksm. Eyvahlar olsun o kişinin haline ki, bütün ömrünü tabiat ötesinin ilmine has-rettiğ halde, tabiat sarhoşluğu bir tek hakikatin bile kalbine yerleşmesine izin vermemiştir.

Ey marifet, cezbe, sülük, muhabbet ve fena (fani oluş) id­diacısı! Eğer gerçekten Ehlulah'san, ashab-ı kulûb ve hasenât'san, "ne mutlu sana". Ama nefs sevgisinden ve şey­tanın vesveselerinden kaynaklanan bunca debdebe, keşme­keş ve iddia, muhabbet ve cezbeye ters düşmektedir. 'Velile­rim henim örtümün altındadır, benden başkası bilmez onla­rı." (*) Sen eğer Hakkın velilerindensen ve muhibler ve meczublardansan, bunu Allah biliyor. O halde halka bu ka­dar makam ve mertebe izharında bulunma, halkın zayıf kalplerini yaratıcılarından yaratıklara yönlendirme ve Al­lah'ın evini (mü'minin kalbini) gasb etme. Bil ki Allah'ın bu kulları değerlidirler ve kalpleri de pek değerlidir. (Bu kalp­ler) Allah'ın sevgisi için harcanmalıdırlar. Allah'ın eviyle bukadar oynama ve onun namusuna el uzatma: "Muhakkak evin bir rabbi vardır."

(*) İhya el-Ulûm, C. 4., s. 256.

Ve o halde eğer sen iddianda sadık değilsen, iki yüzlüler ve nifak ehli zümresine dahilsin. Bırakalım, bundan fazla sö­zü uzatmayalım ki bu, ben yüzü karaya uygun düşmemekte­dir.

Ey kara gün için bir şeyler yapmak ve kendini bu bed­bahtlıktan kurtarmak gerektiğini iddia eden benim kınan­mış nefsim! Eğer sözünde sadıksan, kalbin diline yoldaşsa.ve gizlin açığına muvafıksa, o halde niçin bu kadar gafilsin, ni­çin kalbin bu kadar siyah, nefsanî şehvetlere neden bu kadar maglubsun ve tehlikeli ölüm yolculuğunu niçin hiç düşün­müyorsun? Ömrün geçti gitti de sen heva ve hevesten el çek­medin. Bütün bir ömrü, şehvet, gaflet ve şekavetle geçirdin.

Aniden ecel erişecek ve kötü amel ve ahlakın sana ayak bağı olacak. Sen va'za kulak vermeyen bir vaizsin ve müna­fıklar ve ikiyüzlüler zümresine dahilsin. Eğer bu halinle dünyadan göçersen, ateşten iki dil ve iki suretle haşredil-menden korkulur.

Rabbimiz, bizi bu uzun uykudan uyandır, bizi bu mestlik ve gafletten uyandır, gönlümüzü iman nuruyla aydınlat ve halimize acıyıp bize merhamet buyur. Biz bu meydanın yiğit­leri değiliz. Sen lütfunla ellerimizden tut ve bizi şeytanın ve nefsin nevasının pençesinden kurtar. Bihaqqi evliyaike mu-hammed ve âlihi't-tâhirin (salavatullahi aleyhim ecma'în).

Hazırlayan: ruhullah.com

 

11690 kere okunmuştur.

Yorum Ekle

Yazdır

YORUM LİSTESİ

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

n

05/02/2008 - 15:39 Nefs'le Cihad

n

05/02/2008 - 15:29 Riya

n

05/02/2008 - 15:20 Ucb

n

05/02/2008 - 15:10 Kibir

n

05/02/2008 - 15:03 Hased

n

05/02/2008 - 14:57 Dünya Sevgisi

n

05/02/2008 - 14:51 Gazab

n

05/02/2008 - 14:46 Asabiyet

n

05/02/2008 - 14:41 Münafıklık

n

05/02/2008 - 14:34 Nefsin Amel ve Hevası

n

05/02/2008 - 14:30 Fıtrat

n

05/02/2008 - 14:21 Düşünmek

n

05/02/2008 - 14:18 Tevekkül

n

05/02/2008 - 14:12 Havf ve Reca

n

05/02/2008 - 14:03 Müminlerin İmtihan Edilip Denenmesi

n

05/02/2008 - 13:54 Sabır

n

05/02/2008 - 13:49 Tevbe

n

05/02/2008 - 13:45 Allah'ı Zikretmek

n

05/02/2008 - 13:32 Gıybet

n

05/02/2008 - 13:23 İhlas

n

04/02/2008 - 15:10 Şükür

n

04/02/2008 - 15:08 Ölümden Hoşlanmamak

n

04/02/2008 - 15:05 İlim Talihleri

n

04/02/2008 - 15:03 İlmin Kısımları

n

04/02/2008 - 15:00 Şek ve Vesvese

n

04/02/2008 - 14:56 İlmin Fazileti

n

04/02/2008 - 14:48 İbadet ve Kalp Huzuru

n

04/02/2008 - 14:14 Kalbin Çeşitleri

n

04/02/2008 - 14:37 Likaullah (Allah ile Görüşme)

n

04/02/2008 - 14:24 Resulullah (s.a.v)'in Emirül Müminin Hz. Ali (a.s)'a Vasiyeti

n

04/02/2008 - 14:16 Allah, Resul'ü ve İmamların Hakikati Bilinemez

n

04/02/2008 - 14:12 Yakin

n

04/02/2008 - 14:05 Velayet ve Ameller

n

04/02/2008 - 14:00 Müminlerin Allah İndindeki Makamı

n

04/02/2008 - 13:56 Hakkın İsimlerinin Marifeti İle Cebir ve Tefviz Meselesi

n

04/02/2008 - 13:49 Hakkın Sıfatları

n

04/02/2008 - 13:46 Allah'ı, Resul'ü ve Ululemri Tanıma

n

04/02/2008 - 13:42 Adem'in Allah'ın Suretinde Yaratılışı

n

04/02/2008 - 13:32 Hayır ve Şer

n

04/02/2008 - 13:21 İhlas Suresi İle Hadid Suresi'nin İlk Ayetlerinin Tefsiri
 

YAZARLAR

ÇOK OKUNANLAR

Tasarım
  Tasarım : Networkbil.NET

Ana Sayfa  |   İletisim

@2008 kizildedem.com