İftar Lokması | Regaib kandil sohbet1 | MÜBAREK ÜÇ AYLAR | ERBAIN-40.GÜN NIYAZI | HZ HÜSEYIN CAN ASI | Muharrem sohbet 28 | Muharrem sohbet 27 | Muharrem sohbet 26 | Muharrem sohbet 25 | Muharrem sohbet 24 |

KATEGORİLER

ANKET

YORUMLANANLAR

 
 
 
Şek ve Vesvese
 
 
25. Hadis

04/02/2008

"Abdullah b. Senan şöyle diyor. Hz. Sadık (A)'a abdest ve namazında vesveseye düşmüş birini zikrederek "O akıl sahi­bi birisidir" dedim. İmam (A) şöyle buyurdu: "Nasıl bir aklı var ki? Halbuki o şeytana tabi oluyor." Ben, "Nasıl şeytana uyuyor?" diye sorunca da imam şöyle buyurdu: "O şahsa ge­len şeyin (vesvesenin) hangi şeyden geldiğini sor. Şüphesiz ki şeytanın amelinden olduğunu söyleyecektir." (Usul-i Kafi, C. 1., s. 12. Kitabu'1-akıl ve'1-Cehl 10. hadis.)

ŞERH

Bil ki vesvese, tezelzül, şek, şirk vb. şeyler şeytanın însanoğlunun kalbine attığı ilkalardandır. Nitekim itminan, ya-kin, sebat, hulus vb. şeyler de rahmani feyizler ve meleki il­kalardandır.

Bunun açıklaması ise şudur: İnsanın kalbi mülk ve mele-kut ile dünya ve ahiret arasında kalan latif bir şeydir. Bir yönü dünya ve mülktür ve bu cihetle bu alemi tamir etmeye koyulur. Diğer yönü de ahiret, gayb ve melekut alemidir. Bu cihetle de ahiret ve melekut alemini tamir eder. Kalp ikiyüz­lü bir ayna konumundadır ki bir yüzü gayb alemidir ve ona gaybı suretler yansımaktadır ve diğer bir yüzü de şehadet alemidir. Dünyevi ile mülki suretler ona yansımaktadır. Dünyevi suretler zahiri duyu organları ile hayal ve vehim gi­bi birtakım batını duyu organları vasıtasıyla yansımaktadır.

Uhrevi suretler ise aklın batınından ve kalbin içinden ona yansımaktadır. Kalbin dünyevi yönü güçlenir ve insan sade­ce dünyayı tamire yönelirse bu batini teveccüh sebebiyle pis nefislerin, şeytanların ve cin aleminin,tabiat ve karanlık mülk alemi olan melekut-u sufla'ya yönelir. Bu tenasüp vası­tasıyla kalbinde birtakım şeytani ilkalar vücuda gelir. Bu il-kalar batıl hayaller ile habis evhamların menşei haline gelir . Nefis bilcümle dünyaya meylettiği için bu batıl hayallere iş­tiyak duyar, azim ve iradesi de buna tabi olur ve böylece bü­tün kalbi ve kalıbî (organik zahiri) amelleri şeytani ameller sınıfından olur.

Böylece bütün kalbini vesvese, şek, terdid, evham ve batıl hayaller kaplar. Bedeni ameieri de kalbin batmî suretleri şeklinde teceli eder. Zira ameller iradetlerin misal ve yansı­ması, onlar da vehmin misal ve yansımasıdır.

Onlar kalbin yönelişinin yansımasıdır. O halde kalp; şey­tani aleme yönelirse kalpte şeytani cehli mürekkep sınıfından bir takım ilkalar vücuda gelir. Neticede zatın batınında vesvese, şek, şirk ve batıl şüpheler doğar, daha sonra bütün beden mülküne sirayet eder.

Zikredildiği kıyas üzere kalbin yönü eğer ahireti tamire, hak marifetleri bilmeye ve gayb alemine teveccühe yönelirse onda bir tür melaike ve tayyib nefisler alemi olan melekutî a'laya teveccüh vücuda gelir. Dolayısıyla bu kalbe ifaze edi­len ilimler rahmani ve meleki ilimler, inançlar da hak inanç­lar olur. Bu kalbe yapılan ilkalar, ilahi ve rahmani ilkalar olur. Bu kalb şek ve şirkten arınmış ve tertemiz hale gelir. Nefiste itminan ve istikamet haleti vücuda gelir. İştiyakları ilimleri üzere, iradetleri iştiyakları üzere ve onun da kalbi ve kalıbı, zahiri ve batınî amelleri ise akıl ve hikmet mizanı üzere gerçekleşir.

Bu şeytani ilkalar ve rahmani ilkalarm birtakım mertebe ve makamları vardır ki şu anda detaylı bir şekilde anlatmak uygun olmadığından bu kadarıyla yetiniyoruz.

Bu dediklerimize delalet eden bir takım hadisler vardır ki biz bunlardan biri olarak Mecme-ul Beyan'da Ayyaşi'den nakledilen bir rivayeti naklediyoruz. Hz. Sadık (a) şöyle bu­yurmuştur: "Rasulullah (s) şöyle buyuruyor: "Her müminin göğsünde kalbi için iki kulağı vardır. Bir kulağına melek üf-ler bir kulağına ise şeytan vesvese eder. Allah mümini melek ile teyid eder. Allah Teala'nın şu sözü de buna delalet etmek­tedir. "Ve onları kendisinden bir ruh ile desteklemiştir..." (Mücadele, 22)

Mecme'ul-Bahreyn kitabında yer alan bir hadiste şöyle buyurulmuştur: "Şeytan burnunu insanın kalbinin üzerine koyar; şeytanın domuzun burnuna benzer bir burnu vardır oradan insana dünyaya ve Allah'ın helal kılmadığı şeylere "yönel" diye vesvese eder. Bu esnada insan Allah'ı zikrederse şeytan kaçar." (Mecme'ul-Bahreyn C. 2., s. 707.)

Fasıl

Şu anda şerhi ile meşgul olduğumuz hadis ve zikrettiği­miz benzeri hadislerde yer aldığı üzere vesvese şeytanın amellerindendir. Şu anda da insanların genelinin zihnine daha yakın ve münasip olan bir yolla bu konuyu aydınlatma­ya çalışalım. Gerçi önceki beyan, ehli nezdinde aklî mizanla­ra ve bürhanî kanunlara uygun, marifet ehlinin zevkine mu­tabık ve kalb ashabının müşahedelerine uygun bir beyandır. Ama bunun beyanı birtakım usul ve kaideler üzere bina edil­miştir ki burada onları zikretmek uygun olmadığından sarf-ı nazar ediyoruz.

Daha önce de dediğimiz gibi vesvese şeytanın ilkaların-dan olup bunda hiçbir dini ve imani davetçinin etkisi yoktur. Ama vesveseye kapılan insan kendi hayaliyle bunun aksini düşünebilir. Bunun delili ise vesveseye düşen insanın şeriat hükümleri ile Ehl-i Beyt'in hadislerine muhalefet etmesidir. Örneğin Ehl-i Beyt'ten mütevatir olarak nakledilen rivayet­lerde yeraldığı üzere Peygamber (S) her uzvuna bir defa su dökecek şekilde abdest alırdı. Yüz ve ellerin birer avuç su ile yıkanması fıkhın zaruriyatmdandır; ama iki defa yıkanması hususunda ihtilaf vardır. Hatta "Vesail" kitabının yazarı bu­nun caiz olmadığına veya en azından caiz olmadığı hususun­da düşünülmesi gerektiğine hükmetmiştir. Bazısından da bunun aksi rivayet edilmiştir. Gerçi iki defa yıkamanın ceva­zı da açık birşeydir. Büyük bir şöhreti ve hem de bunu istih-babına delalet eden birçok rivayetler vardır. Ama bir defa yıkamak daha da faziletli olabilir. Lakin her uzvu tümüyle kaplayacak birşekilde üç kere yıkamak bid'at ve abdesti batıl eden birşeydir. Rivayetlerde de yeraldığı üzere üçüncü defa yıkamak bidattir ve her bidat ateşte yer alacaktır. (Vesail-Şia C. 1.. s. 1307- usul-i Kafi, C. 1., s. 73)

Vesveseye düşen cahil insan her uzvunu on defa yıka­makta ve yine de gönlü rahat etmemektedir. Şimdi bu hangi mizana uymaktadır? Acaba hangi hadis ve fakihin fetvasına uygundur? Yirmi yıldan fazla bu batıl abdestle namaz kılmış ve halkın içinde hep taharet ve mukaddesatın kemalinden söz etmiştir. Şeytan onunla oynamakta ve nefsi emmare onu kandırmaktadır. Vesveseye kapılan insan başkalarını hatay­la suçlamakta, kendisini ise doğru yolda sanmaktadır. Acaba açık nas ve ulemanın icmasına muhalif olan bir şey şeytan­dan mıdır, yoksa nefin temizliğinden mi? Eğer bunu takva­nın kemalinden ve dinde ihtiyattan kaynaklandığı söylene­cek olursa o halde ne olmuş ki bu yersiz vesveseye kapılan cahil insanlar, ihtiyatın gerekli olduğu veya üstün olduğu yerlerde ihtiyat etmiyorlar?

Şimdiye kadar mal hususunda vesveseye kapılan bir kişi gördünüz mü? Vesveseye kapılıp da birden fazla zekat veya hums veren insan gördünüz mü? Bir defa hac yerine bir de­fadan çok Hacc'a giden insan gördünüz mü? Şüpheli yiyecek­lerden sakınan insan gördünüz mü? Ne olmuş da herşeyin helal olduğu asaletine inanmakta ama herşeyin tahir olduğu asaletine inanmamaktadır.Halbuki herşeyin helal o'duğu ba­bında bile şüphelerden sakınmak daha üstündür. Birçok ha­disler de buna delalet etmektedir. Taharet babında bunun tam tersi sözkonusudur.Nitekim imamlardan birisi def-i ha­cete giderken birtakım sıçramalardan vesveseye kapılmasın diye mübarek bacaklarına su serperdi. Ama bu zavallı ves-vas masum imama uyduğunu, dini ahkamlarını masum imamdan aldığını söylediği halde malları tasarruf anında as­la sakınmamaktadır, yiyecekleri herşey tahir olduğu hük­münce yemektedir. Yedikten sonra el ve ağzını temizlemek­tedir. Yerken herşeyin tahir olduğu asaletine sarılmakta, ye­dikten sonra ise herşeyin necis olduğunu söylemektedir. Ve kendi zannmca alim birisi ise "ben gerçek taharetle namaz kılmak istiyorum" diye cevap verir. Halbuki namazın ger-çektaharetle üstünlüğü şimdiye kadar malum olmamıştır. Fakihler bundan asla bahsetmemişlerdir. Eğer gerçek bir ta­haret ehli isen niçin gerçek bir hilliyet ehli değilsin. Gerçek­ten de gerçek bir taharet elde etmek istiyorsan elini on defa yıkamanın ne gereği var? Halbuki cari suya birkez elini sok­makla insanın eli tahir olur.

Kür olan suya (Miktarı 377,.419 kg. olan su müt). elin idrar veya bazı necasetler dışında necis olmuş ise iki mertebe ve meşhur olduğu üzere idrarla necis olmuş bile olsa bir mertebe sokmak yeterlidir. İki kez sokmak ise icmaen yeterlidir. O halde ikiden fazla yı­kamak şeytanın ve nefsin hilesindendir. Bunun hiç bir üs­tünlüğü yoktur. Ama vesveseye düşen insanlar bununla övünmektedirler. Bundan da kötü ve korkuncu bazılarının namazın niyyetinde veya tekbiretu'l-ihramda düştüğü vesve­sedir. Zira bu hususta birden fazla günaha düşmektedirler. Buna rağmen kendilerinin iyilerden olduğunu zannetmekde-dirler. Bu amel sebebiyle kendilerinin üstünlüğüne inan­maktadırlar.

Niyet, iradî amellerin onsuz yerine getirilmediği ve iradi amellerin gereği olan bir şeydir. İnsan ibadi ve gayri ibadi hiçbir ameli niyetsiz yerine getiremez. Ama buna rağmen şeytanlıklarının ve şeytanın onlar üzerindeki tasallutunun farklılığı oranda bazısı bir saat bazısı ise saatlerce bu vücu­du zaruri olan emrin husulü vesvesesine mübtela olmakta­dırlar. Sonunda da zaten hasıl olmamaktadır. Bu amel şey­tanın amellerinden ve ilkalarından biridir. Bu zavallıyı diz­ginlemiş bu zaruri işi ona gizli tutmuş ve onu birçok haram­lara mübtela etmiştir. Örneğin namazını yarıda kesmekte, terkettirmekte ve vaktini geçirtmektedir. Şimdi bunu şeyta­nı ilkasından mı saymak gerekir? Yoksa takva ve taharetten mi?

Vesvasın durumlarından biri de nassın ve fetvanın hük­mü ile adalete mahkum olan insanlara iktida etmemesidir. Zahiren salih ve muttaki olan insanlara namazda iktida et­memesidir. Halbuki böyle insanların batınını sadece Allah bilir. Bunun teftişi de lazım değildir. Hatta caiz bile değildir. Ama buna rağmen vesveseye düşen insanı şeytan kandır­makta caminin bir köşesinde cemaatten uzak ferdi bir şekil­de namaz kıldırmaktadır. Kendisine sorulacak olursa da şöy­le demektedir. "Ben bu hususta şüphe ediyorum. İçim rahat değil." Ama buna rağmen imamet makamı kendisine verile­cek olursa bundan asla geri kalmaz. Halbuki imamet daha zor ve şüpheli bir husustur. Ama nefsinin nevasına uygun ol­duğu için o hususta şüphe etmez.

Birçok insanın mübtela olduğu vesveselerden biri de kıra­atte vesvesedir. Tekrar veya harfleri eda ederken yapılan aşırılık sebebiyle bazen tecvid kaidelerinin dışına çıkmakta­dırlar. Hatta bazen kelimenin sureti bile tümüyle değişmek­tedir. Örneğin "Dallin" kelimesini öyle eda ediyorlar ki "Dal" harfini kaf harfine benzetiyorlar. Rahman ve Rahim'in "ha" harfini ise bambaşka bir şekle benzeterek eda ediyorlar. Bazen de kelimenin harflerinin arasını öyle ayırmaktadırlar ki kelimenin madde ve heyeti tümüyle değişmekte, bambaşka bir şekle bürünmektedir. Bilahare mu minin ve muttaki in­sanların miracı ve dinin direği olan namazdan tümüyle gaf­let etmekte ve kelimelerin tecvidine yönelmektedir. Aynı za­manda bu aşırılık sebebiyle tecvidi de bozmakta ve hatta za­hir hasebiyle şeriatte bile caiz olmayan bir halete düşmekte­dir. Acaba buna rağmen bu durum şeytanın vesveselerinden midir? Yoksa Rahmanın teyitlerinden mi?

Rivayetlerdeki kalp huzuru hakkında nakledilen birçok rivayete rağmen bu zavallı ilmi ve ameli makamda kalp hu­zurundan sadece niyetlerde, "veleddallin" kelimesindeki uzatmada, göz ağız ve benzeri organlarını kelimeleri eda ederken ilginç bir şekle sokma hususunda düştüğü vesvese dışında hiçbir nasip almamıştır. Acaba insanı yıllarca na­mazdan gaflet etmesi kalp huzurundan yoksun olması büyük bir musibet değil midir? Bunu İslah etmeyi dahi düşünme­mesi, bunun ibadi bir mesele olduğunu bilmemesi ve kalb alimlerinden öğrenmemesi ve dolayısıyla amel etmemesi bü­yük bir musibet değil midir? Vesveseye düşmüş insan Kur'an'ın nassma göre şeytanın vesveselerinden ve rivayet­lerde yer aldığı üzere şeytanın amellerinden olan ve alimle­rin fetvasınca da batıl olan birşeyi yapmaktadır ve de bunu mukaddesat ve taharetle ilgili birşey sanmaktadır.

Bazen de insanda vesvese kendisi gibi cahillerin vesvese­yi fazilet saymasından ortaya çıkmakta ve artış kaydetmek­tedir.

Örneğin bu adamın takvasını övmekte ve falan şahıs sırf mukaddes ve mütedeyyin olduğu için vesveseye düşmüştür diyorlar. Halbuki vesvesenin dinle hiç bir ilişkisi yoktur. Aksine dine muhalif birşey olup cehaletten kaynaklanmaktadır. Ona işin hakikatini söylemedikleri için o da bundan sakın­mamış ve onu kınamadıkları için bu işe yönelmiştir. Aksine onu medh ve sena etmektedirler. Dolayısıyla o da bu işi ta­kip etmekte ve son mertebesine ulaştırmaktadır. Böylece de şeytanın bir oyuncağı ve askeri haline gelmektedir. Mukar-reb insanların dergahından uzaklaşmaktadır.

O halde ey aziz, vesvesenin aklen ve naklen şeytandan ol­duğu ve İblisin amelinden olduğu dolayısıyla amellerimizi ve kalbimizi batıl ettiği malum oldu.Bu vesvese amelde de son bulmaz ve itikat ve diyanete sirayet eder.

Bir de din suretinde bizi Allah'ın dininden uzaklaştırır. Mebde ve mead hakkında şekke düşürür ve ebedi şekavete ulaştırır. Sizleri fısk ve. fücur yoluyla kandıramaz ve dalalete sürükleyemez. Dolayısıyla ibadet ve menasik yoluyla ortaya çıkmakta ve Allah'a yakınlık vesilesi olması gereken amelle­ri tümüyle' batıl etmekte ve Allah'tan uzaklaştırıp şeytana yakın kılmaktadır. Şimdi de inançlarınla oynamasından korkulmaktadır. Mümkün olan her vesileyle bundan kurtul­maya bakmalı, tedavi yollarını araştırmalısın.

Fasıl

İnsanı ebedi helakete ulaştırmasından korkulan bu kalbi hastalığın tedavisi diğer kalbi hastalıklar gibi faydalı bir ilim ve amel sayesinde oldukça kolaydır; ama insan ilk önce kendisini hasta olarak kabul etmelidir. Daha sonra da teda­viye yönelmelidir. Şeytan bu zavallı için öyle şeyler yapmak­tadır ki kendisini hasta olarak kabul etmemektedir. Hatta diğerlerini sapık ve dinde takvasız olarak saymaktadır.

İlim yolu, mezkur olan hususlarda tefekkür etmektir. İn­san amel ve fiillerini düşünmeli ve tefekkür etmelidir. Amelîn ve Allah'ın rızasını kazanmak için yapmış olduğu fil­lerin nereden ve kimden aldığına ve nasıl olması gerektiğine dikkat etmelidir. Sıradan insanlar fakih ve müctehidlerden öğrenmekte müctehid ve fakihler ise kitap ve sünnetten icti-had yoluyla istinbat etmektedirler. O halde biz, fakihlerin ki­tabına müracaat ettiğimizde vesvasm amelinin tekzib edildi­ğini ve onun bazı amellerinin batıl olduğunun söylendiğini görüyoruz. Hadis-i şeriflere ve kitab-ı ilahiye müracaat etti­ğimizde de bunun şeytanın amellerinden biri olduğunun ve sahibinden aklını aldığının kaydedebildiğini görüyoruz. O halde akıllı insan eğer aklı şeytana mağlub olmamışsa ve bi­raz düşünme kabiliyeti varsa, bu fasit amelden el çekmeli ve amellerini tashih etmelidir ki Allah Teala kendisinden razı olsun.

Kendisinden vesvese şaibesi olan herkes sıradan insanla­ra müracaat etmeli ve amellerini alim ve fakihlere arzetmeli, onlardan sormalıdır ki vesvese hastalığına ibtila olup olma­dığını anlasın. Zira birçok defasında vesveseye düşen insan kendi halinden gaflet etmekte, kendisini mutedil, başkaları­nı ise sapık görmektedir. Biraz düşünecek olursa bu inancın bile şeytanın ilkalanndan olduğunu anlar. Zira ilim ve ame­line inandığı büyük alimler bile hatta helal ve haramı öğren­diği büyük müctehidlerin ameli bile bunun aksinedir. Bütün büyük alim ve müctehidlerin dinde korkusuz olduğu, vesvese eden insanın ise mütedeyyin olduğu asla söylenemez. Şimdi ilmen bunu anladığı takdirde amelini ıslaha yönelmelidir. Amel merhalesine girmelidir. Bu hususta en önemli adım şeytanın vesveselerine ve kendisine ilka ettiği hayallere itina etmemesidir. Mesela eğer abdestte vesveseye düşmüş ise şeytanın ilkalarına rağmen bir kez su dökmelidir. Şeytan ona bu amelinin doğru olmadığını söyleyecektir. Ama o ce­vap olarak şöyle demelidir: Eğer benim bu amelim doğru de­ğilse o halde Rasulullah ve tahir imamların ve bütün fakih-lerin abdesti de doğru değildir.

Zira Rasulullah, hidayet imamları ve büyük alimler takriben 300 yıl abdest aldılar ve mütevatir hadislere göre de bu şekilde abdest almışlardır. O halde onların abdesti de batıldır. Eğer onların abdesti batılsa bırak benim abdestim de batıl olsun. Eğer müctehid isen şey­tana şöyle de: "Ben içtihadım üzere böyle amel ediyorum. Eğer benim abdestim batıl ise Allah beni muaheze etmez. Benim aleyhime bir hücceti olamaz. Eğer şeytan müctehidin re'yi hakkında onu ihtilafa düşürecek olursa ve müctehidin böyle düşünmediğini ilka edecek olursa o zaman elinde olan kitabını aç ve ona göster.

Birkaç kez onun sözüne itina ede­cek olmazsan ve onun görüşünün aksine amel edecek olur­san şeytan senden meyus olacak ve uzaklaşacaktır. Böylece kesin birşekilde tedavi edilmen umut edilir. Nitekim şu ha-dis-i şerifte buna işaret etmektedir: "Zurare ve Ebu Basir şöyle diyorlar: İmam Bakır (veya İmam Sadık (a))'a şöye de­dik: "Birisi namazında oldukça şek etmektedir. Hatta ne ka­dar namaz kıldığını ve ne kadar kılması gerektiğini dahi bil­memektedir." İmam "İade etsin" diye buyurdu. Dedik ki: Bu iş onun için oldukça sık sık tekerrür etmektedir. İade ettiği halde yine de şüphe etmektedir. İmam "şekkini terketsin" di­ye buyurdu. Daha sonra imam şöyle buyurdu: "Namazınızı bozarak o habis şeytanı kendi nefsinize alıştırmayın."

Şüphesiz ki habis şeytan kendisine adet ettirilen şeye adet eder. Ve siz namazınızı sık sık bozmayınız. Böyle yapacak

olursanız artık size şek gelmez." Zurare şöyle dedi: imam da­ha sonra şöyle buyurdu: "Şeytan kendisine itaat edilmesini istemektedir. Kendisine isyan edilecek olursa sizden hiçbiri­nize geri gelmez." (Furu-i Kafi, C. 2., s. 358, 2. hadis. Kita-bu's-Salat)

Hakeza Şeyh Kuleyni İmam Bakır (a)'dan şöyle naklet­mektedir: "Namazında fazla şek ettiğin zaman şekkine itina etme, namazına devam et ve onu tamamla. Böylece şeytan se­ni terkedecektir. Şüphesiz ki şek şeytandandır." (Furu-i Kafi, C. 3., s. 359, 8. hadis.)

Elbette şeytana bir müddet muhalefet eder ve.vesveseye itina etmezsen şeytan senden el çeker, nefsinde sebat ve it­minan oluşur. Ama bu muhalefet esnasında Allah'a da yal­varıp yakarmalı o mel'un şeytanın ve nefs-i emmarenin şer­rinden Allah'a sığmmalısın. Allah'a iltica etmelisin. Elbette Allah elinden tutacaktır. Nitekim Kafi'de yer alan bir riva­yette "Şeytandan Allah'a sığınmak gerektiği" emredilmiştir. Hz. Sadık (a) şöyle buyurdu: "Adamın birisi Rasulullah'ın huzuruna gelerek "Ya Rasulallah namazdaki vesvesem hu­susunda sana şikayette bulunmaya geldim. Ne kadar namaz kıldığımı dahi bilemiyorum" dedi. Rasulullah (sav) şöyle bu­yurdu: "Namaza başladığın zaman sağ elinin işaret parma­ğını sol bacağının üzerine koy ve şöyle de: "Bismillah ve bil-lah tevekkeltü alellah. Euzu billahi's-Semii'l-alimi mine'ş-şeytani'r-racim". Şüphesiz ki böylece şeytanı kendinden uzaklaştırır ve ondan kurtulursun." (Furu-i Kafi, C. 3., s. 358. Kitabu's-Salat 4. hadis.)

Hazırlayan: ruhullah.com

 

 

11624 kere okunmuştur.

Yorum Ekle

Yazdır

YORUM LİSTESİ

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

n

05/02/2008 - 15:39 Nefs'le Cihad

n

05/02/2008 - 15:29 Riya

n

05/02/2008 - 15:20 Ucb

n

05/02/2008 - 15:10 Kibir

n

05/02/2008 - 15:03 Hased

n

05/02/2008 - 14:57 Dünya Sevgisi

n

05/02/2008 - 14:51 Gazab

n

05/02/2008 - 14:46 Asabiyet

n

05/02/2008 - 14:41 Münafıklık

n

05/02/2008 - 14:34 Nefsin Amel ve Hevası

n

05/02/2008 - 14:30 Fıtrat

n

05/02/2008 - 14:21 Düşünmek

n

05/02/2008 - 14:18 Tevekkül

n

05/02/2008 - 14:12 Havf ve Reca

n

05/02/2008 - 14:03 Müminlerin İmtihan Edilip Denenmesi

n

05/02/2008 - 13:54 Sabır

n

05/02/2008 - 13:49 Tevbe

n

05/02/2008 - 13:45 Allah'ı Zikretmek

n

05/02/2008 - 13:32 Gıybet

n

05/02/2008 - 13:23 İhlas

n

04/02/2008 - 15:10 Şükür

n

04/02/2008 - 15:08 Ölümden Hoşlanmamak

n

04/02/2008 - 15:05 İlim Talihleri

n

04/02/2008 - 15:03 İlmin Kısımları

n

04/02/2008 - 15:00 Şek ve Vesvese

n

04/02/2008 - 14:56 İlmin Fazileti

n

04/02/2008 - 14:48 İbadet ve Kalp Huzuru

n

04/02/2008 - 14:14 Kalbin Çeşitleri

n

04/02/2008 - 14:37 Likaullah (Allah ile Görüşme)

n

04/02/2008 - 14:24 Resulullah (s.a.v)'in Emirül Müminin Hz. Ali (a.s)'a Vasiyeti

n

04/02/2008 - 14:16 Allah, Resul'ü ve İmamların Hakikati Bilinemez

n

04/02/2008 - 14:12 Yakin

n

04/02/2008 - 14:05 Velayet ve Ameller

n

04/02/2008 - 14:00 Müminlerin Allah İndindeki Makamı

n

04/02/2008 - 13:56 Hakkın İsimlerinin Marifeti İle Cebir ve Tefviz Meselesi

n

04/02/2008 - 13:49 Hakkın Sıfatları

n

04/02/2008 - 13:46 Allah'ı, Resul'ü ve Ululemri Tanıma

n

04/02/2008 - 13:42 Adem'in Allah'ın Suretinde Yaratılışı

n

04/02/2008 - 13:32 Hayır ve Şer

n

04/02/2008 - 13:21 İhlas Suresi İle Hadid Suresi'nin İlk Ayetlerinin Tefsiri
 

YAZARLAR

ÇOK OKUNANLAR

Tasarım
  Tasarım : Networkbil.NET

Ana Sayfa  |   İletisim

@2008 kizildedem.com